- 01-12-2020 17:15
- 42
Günümüzde, özellikle de bu pandemi döneminde herkesin depresyonda olduğunu söyleyerek geçirdiği bir zamandayız.
Herhangi olası bir durumda karşılaştığımız zorluklar karşısında kısa süreli üzüntü, can sıkkınlığı, fazla uyuma veya uyuyamama durumu, çaresizlik gibi reaksiyonlarla karşılaşabilirsiniz.
Fakat majör depresif bozukluğu tanısı alınabilmesi için DSM-5 tanı kriterlerini taşımak gerekmektedir.
Ardışık iki hafta boyunca neredeyse her gün günün büyük kısmında ortaya çıkan aşağıdaki semptomlardan en az beş tanesinin bulunması gerekir.
Depresif ruh hali-üzüntü, çökkünlük, aciz-çaresiz hissetme, uykusuzluk veya aşırı uyuma, İştah kaybı ya da kilo değişikliği, psikomotor gerileme, değersizlik suçluluk düşünceleri, intihar düşünceleri, değersizlik, yorgunluk…
Depresyon her yaşta görülebilir fakat orta yaşlarda ve özellikle de 25-44 yaşları arasında daha sık görülmektedir.
Amerika da insanlar yalnız yaşama, ayrı eve çıkmaya önem gösterirler.
Yapılan araştırmalara göre boşanmış, dul, ayrı yaşayanlarda depresyon görülme sıklığına rastlanmıştır.
Depresyon görülme sıklığı kadınlarda erkeklerden iki katı fazladır.
Peki neden diye düşündünüz mü? 1970’li yıllarda kadınların özgürlüğü yavaş yavaş başlamakla birlikte kadınları sürekli baskılayıcı, geri planda bırakılması depresyonu tetikliyor olabilmektedir. Depresyon yineleyen bir hastalık olması nedeniyle yaşam kalitesini önemli ölçüde bozan bir hastalıktır.
Majör depresyon bozukluğunu 3 maddede inceleyebiliriz.
Biyolojik, psikolojik, sosyokültürel olarak.
Bazı araştırmalar depresyonun temeli olarak nörofizyolojiye işaret ediyor.
5HTTLP Serotonin ( mutluluk hormonu) reseptörüdür.
Bu bize iyi olma hissi veren nörotransmitterdir.
Bazı çalışmalar, bu reseptör kemirgenlerde bulunmadığı için bu canlıların depresif belirtilere karşı dirençli olduğunu ortaya çıkardı.
Serotinin taşıyıcı bir gen sıcak, pozitif bir ortamda depresyon riskini azalmaktadır.
Depresyon sürecinde beynin ödül merkezinde de düşük aktiviteye sebep olduğu bulunmuştur. Ve hastaların önceden zevk aldığı şeyleri yapmak istememesine açıklık getirilmiştir.
Psikolojik faktör olarak öğrenilmiş çaresizliği ön planda tutabiliriz.
Algısal sapmalarda depresyona sürükleyebilir.
Depresyondaki artmış ruminasyon zarar verici olabilir.
Depresyonun en büyük faktörü sosyokültürel/çevresel faktör.
Arkadaşlarınızla birlikte kahvenizi, çayınızı alıp oturduğunuz o koyu dertleşerek geçirdiğiniz sohbetler de depresyona meyilli insan negatif düşüncelerde odaklanıp kalabilir.
Günümüz teknolojisiyle çocuklarda tablet, telefon, oyun konsolları ile büyümektedir. Teknoloji geliştikçe çocukların asosyal olma durumu mevcuttur.
Sosyokültürel olarak düşük bir insanın depresyona girme ihtimali yüksektir.
Ebeveyn ve çocuk arasındaki var olan yaş farkı ile iletişimde zorlanarak çocuğun isteğini karşılayamama durumu çocuğu depresyona meyilli yetiştirebilir.
Sosyoekonomik zorluk, çocuk istismarına uğranması depresyona etki eden durumlardır.
Bir bireyin homoseksüellik konusunda son derece ön yargılı bir ailede yetiştiği ve zaman içerisinde kendi cinsine ilgi duyduğu keşfettiğini düşünür.
Bu bireyler yıllar boyu maruz kaldığı bu önyargıyı içselleştirdiği için depresyona girebilmektedir. Kültürler arası çalışmalar da depresyonun semptomatolojisindeki kültürler arası farklılığa ışık tutarlar.
Hindistan’da yapılan bir çalışma da 100 hastanın tümünün duygu durumu çökkün olmasına yakındığı, öne çıkan yakınmaların ise daha çok bedensel olduğu gösterilmiştir.
KAYNAKÇALAR
1-‘Majör Depresif Bozukluk’ tanımı – Fatmagül Helvacı, Çiçek Hocaoğlu
2- Agomelatin Klinik Kullanımı: Majör Depresyon – Nevzat Yüksel
3- Majör Depresyon Tanısı Alan Hastalarda Somatik Belirtilerin Yoğunluğunun İntihar Düşüncesi, Davranışı ve Niyetine Etkisi – Ozan Pazvantoğlu, Tuncer Okay, Nesrin Dilbaz, Cem Şengül, Göksel Bayram
4- Depresyon Etiyolojisinde Nörobiyolojik Etkenler – E.Özlem Albayrak, M. Emin Ceylan
5- Umutsuzluk Ölçeği: Geçerlilik ve Güvenirliği - Dr. Gülten Seber, Dr.Cem Kaptanoğlu, Dr. Nesrin Dilbaz
6- Evrimagaci.org – Depresyonun Evrimi
7-Evrimsel Perspektiften Depresyon ve Sitonkinler- M.Kerem Doksat
8-1960 ‘lardan Günümüze Depresyona Tarihsel Bakış – Burhanettin Kaya, Mine Kaya