- 05-08-2021 15:21
- 124
Sevgili okurlarım, bugün sizlere 2 tane ders alınacak hikayeler aktaracağım.
Önyargının ve kibirin ne kadar kötü olduğunu gösteren bir hikayeden inşallah ders alırız.
***
GÖRGÜSÜZE VERİLEN DERS
Mustafa Çıldır, Aydın Hava alanı arazisini bağışlayan kişidir. 1930'lu yıllarda Konya'dan Aydın'a çalışmak için gelmiştir. Çalışırken yüklü miktarda altın bulduğu anlatılır halk arasında.
Çok varlıklı olmasına rağmen eski yaşama biçimini değiştirmemiş. Üstü başı perişan bir durumda gezermiş. Yoksulluk günlerinde giyindiği gibi giyinir, o vakitler nasıl besleniyorsa öyle besleniyormuş.
Bir gün yoldan geçen bir kamyonu durdurmuş. Ön tarafa binmiş. Binmiş binmesine de önde şoförden başka bir kişi daha varmış. Kravatlı, takım elbiseli biri.
Mustafa Çıldır'ın üstü başı toz, kir içinde. Beyefendinin pantolonuna değmiş pantolonu. Beyefendi üstünü silkelemiş, küçümseyen bir yüzle:
—Amca fazla sokulma, üstümü kirleteceksin, demiş.
Adamın davranışı Çıldır’ın zoruna gitmiş.
Kamyoncu'ya:
—Oğlum kamyon kendinin mi? Diye sormuş.
Kamyoncu:
—Kendimin, diye cevap vermiş.
Çıldır:
—Bu kamyonun fiyatı ne kadar? Diye sorar.
Kamyoncu:
—Otuz bin lira. Der.
Çıldır:
—Peki ben sana kırk bin versem, kamyonu bana satar mısın?
Kamyoncunun canına minnet. Taş çatlasa yirmi beş bin edecek kamyonu kırk bine satacaktı. Hiç düşünmeden:
—Satarım tabii. Diye cevaplamış sevinçle.
Çıldır cebinden bir kese çıkarmış. Kamyoncuya kırk bin lirayı vermiş.
—Kamyonu aldık ama bana şoför gerek. Şoför olarak çalışır mısın benim kamyonda? Kırk lira aylık veririm, demiş Çıldır. Kamyoncunun canına minnet. Tamam der gibi başını sallar ağzı kulaklarında .
Çıldır Kamyoncuya döner, ona der ki:
—Eeee! Bizim oğlan. Kamyonu aldım. Şoförü de tuttum. Şimdi ilk emrimi veriyorum sana. Sağda dur ve bu adamı benim kamyonumdan indir.
O zamana kadar olan biteni sessizce izleyen iyi giyimli adam, şaşkınlıkla bakınıyormuş.
— Yapamazsınız! Beni bu dağ başında bırakamazsınız, dese de kamyondan inmek zorundadır. Kamyon yürüdüğünde kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde kalakalmıştır.
Bazen bu yaşam öyküsünü hatırlarım. Kendi kendime "Çıldır gibi çok param olsa" derim.
Ders verilecek o kadar çok sonradan görme var ki!
***
CİMRİ VE CÖMERT
Hali vakti yerinde olduğu belli olan adam arabasıyla yumurta satan yaşlı adamın önünde durdu. Ona;
-"Yumurtaları ne kadara satıyorsun?" diye sordu.
Yaşlı adam cevap verdi,
-"Tanesi 1 lira beyim" deyince,
-"5 liraya 8 yumurta verirsen alacağım, yoksa gideceğim." dedi.
Satmak zorunda olan yaşlı adam çaresiz;
-"Gel istediğin fiyata al. Belki iş açılır, çünkü bugün siftah edemedim, tek bir yumurta bile satamadım"
NEDEN?
Seçti yumurtaları, aldı ve kazandığını(!), ucuz aldığını düşünerek çekip gitti...
Yüksek model arabasına bindi ve arkadaşıyla lüks bir restorana gitti.
Orada, o ve arkadaşı, istedikleri her şeyi sipariş ettiler.
Biraz yediler ve sipariş ettikleri birçok şeyi de yemeden bıraktılar.
Sonra hesabı istedi.
Fatura ona 750 TL'ye mal oldu.
1000 TL verdi ve üstü kalsın dedi!
Mesele şu ki,
Neden her zaman muhtaç olanlardan satın aldığımız zaman, cebimizde 3-5 olunca güç bizde oluyor?
5-10 yumurtadan 3-5 lira kar ettiğimize sevinip, geçimi, ekmeği o sattığı ürün üstüne olana vicdanımız kuruyor?
Ve neden biz ihtiyacı olan zayıf insanlara kuruş kaptırmamayı marifet sanıyoruz da, ihtiyacı olmayan insanlara karşı cömert oluyoruz…