DERSİM’İN KAYIP KIZLARI

Dersim’i, lise yıllarımda okuduğum bir kitapta beynime kazımıştım-Barbaros Baykara’nın 1937–38 Dersim isyanı kitabında- Yıllar geçtikçe bu yaralı şehri daha da merak etmeye başladım. Dersim’i tanımak için o coğrafyayı gezip görmeniz gerekiyor. Sık ormanları, sarp dağları ve muhteşem kutsal Munzur Dağı… Dersim’i tanımanın, gezip görmekten başka yolu olamaz. Yaralı bir coğrafya, acı ve katliamların yaşandığı bir kent… Belki o yüzdendir Dersimlilerin yanık olur sesi. Okudukları her Zazaca türküde hüzün vardır. Dinledikçe o şarkıların sözleri, adeta tane tane yüreğe işleniyor. Dersim’in insanları son derece hümanist, aydın, kültürlü kişilerdir. Türkiye okuma-yazma istatistiklerinde de en yüksek iller arasında yer alıyor. Nerdeyse her evde bir iki üniversite mezunu vardır. Her Dersimli, yaz tatilini, mutlaka gelir köy ve kasabasında geçirir. Munzur Gözelerinde gördüğüm bir ana, bana Dersim'in kayıp kızlarını anımsattı. O anayla konuştukça geçmişte yaşanılan dramın tanığı olduğunu tahmin etmem zor olmadı. 90 yaşında olmasına rağmen ayakta dimdik duruşu, yanık sesiyle söylediği bir Zazaca ezgi, beni gözyaşlarına boğdu. Benim, bu coğrafyada turistik gezilere çıkan dostlara bir önerim var; Karadeniz’e, Ege ye gideceğinize, Dersim’e gidin, o eşsiz coğrafyayı ve güzel yürekli insanları görün tanıyın.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ