- 15-02-2023 09:54
- 15-02-2023 10:48
- 4336
Günlerdir depremde kaybettiklerimizin acı ve korkusunu yaşıyoruz.
Dolayısı ile yazı konumuz da genelde deprem oluyor.
Bu süreçte zaten başka ne konuşabilir, düşünebilir, yazabilir ki insan?
Deprem bölgesinden gelen görüntüleri gördükçe kahroluyor insan.
Bu tür olağanüstü durumlarda ciddi anlamda hak ihlalleri de yaşanabiliyor.
Mal ve can güvenliği riski oluşuyor.
Yağma, hırsızlık, çocuk kaçırma gibi iddialar gelmeye başladı deprem bölgesinden.
Bu suçlar da genelde yoksul insanlar ve Suriyeliler üzerine atılıyor.
Suç işlediği iddia edilen bazı suçlular ise linç ediliyor.
Sosyal medyaya da yansıdı bu görüntüler.
Bu çok vahim bir durum.
Elbette suç işlediği tespit edilenleri kim görürse onu yakalayıp kolluk kuvvetlerine teslim etmesi gerekir ve suçlu, hak ettiği cezayı çekmelidir.
Ama suçluları herkes kendi yöntemi ile cezalandırmaya çalışırsa, kontrolsüz güç ve orantısız şiddet bakımından bunun önü alınamaz.
Her şartta ve koşulda insan haklarını korumak ve sahiplenmek gerekir.
Sadece suç işlediklerinden şüphelenenler için değil, afete maruz kalanlar için de insan hakları şarttır.
Yaşadığımız felaket o kadar büyük ve o kadar kapsamlı ki mağduriyetlerin giderilmesi ancak adaletli ve şeffaf bir koordinasyon ve yönetimle mümkün olabilir.
Kurumlar arası rekabet ve çekişme yerine ortak mücadele şarttır.
Asrın afeti sayılacak depremde ötekileştirme, siyasi kutuplaşma ve ayrımcılıktan uzak durmak gerekir.
Ulusal ve uluslararası bir çok kurum, depremden etkilenen şehirlerin yeniden inşası için bu sürece dahil olmuş durumda.
Depremin 7 gününü geride bıraktık ama halen depremden sağ veya yaralı kurtulan bir çok kişi, gündelik ihtiyaçları ile yardımlara ulaşamadığını ve barınma sorunu yaşadığını söylüyor.
Bu tür doğal afetler esnasında tüm insani yardım çalışmalarının çok hızlı ve kesintisiz olması gerekmektedir.
Doğal afetlerden etkilenen kişiler, insan hakları hukuku kapsamında yaşadıkları şehirlerde birbirleri ile aynı hak ve özgürlüklere sahip olmalı ve kesinlikle ayrımcılığa maruz kalmamalıdır.
İlgili kamu kurumlarının doğal afetlerden etkilenen kişilere yardım sağlamak ve onların insan haklarını koruma konusunda birincil görev ve sorumlulukları vardır.
Şu anda deprem bölgesinden aldığımız haberlere göre öncelikle temel ihtiyaçlara erişim ve yardımların dağıtımında halen aksaklıklar yaşanmaktadır.
Bazı aileler de iradeleri dışında zorunlu yer değiştirmek zorunda kalmaktadır.
Barınak, giyim ve temel sağlık hizmetlerindeki aksamalar gibi sorunlar halen yaşanmaktadır.
İnsan onuru, güvenliği ve sağlığı her şartta korunmalıdır.
Bunlar insani temel haklardır.
Deprem felaketinden etkilenen kim olursa olsun her şeyden önce insandır.
Özellikle depremin vurduğu 10 ilde yaşayan Suriyelilerin bu süreçte hedef gösterilmesi insan haklarına ve hiç bir vicdana sığmaz.
Deprem felaketinin yaşandığı bir dönemde bile ırkçılık yapmak hiçbir vicdana sığmaz.
Bu yüzden koşullar ne olursa olsun insan haklarından ve vicdandan ödün vermemek gerekir.