- 20-07-2015 21:18
- 32
Gazete ve internet sitemizden de takip ettiğiniz üzere Güneydoğu’nun incisi, Cudi Dağı’nda saatlerce yanan alevler, koca bir ormanlığı küle çevirdi.
Hatırlarsınız İstanbul Gezi Parkı’nda kesilen ağaçlar için İstanbul’da başlayan ama ülkenin bütün bölgelerine yayılan o ciddi ve ağır eylemleri… İnsanların, ağaç kıyımına karşı verdikleri o tepkiyi…
Gezi Olayları diye ülke ve dünya gündemine cuk diye oturuvermişti. Oysa Cudi’de çıkan yangın, 20 saati aşkın bir süredir söndürülmedi. Söndürül(e)medi demiyorum, açık açık yanmasına izin verildi yani bilerek söndürülmedi.
Neden mi? Çünkü yangın, Cudi’deydi.
Halk ve bölge belediyeleri, kısıtlı imkânları ile yangına müdahale etmeye çalışsa da maalesef fayda etmedi. Koskoca bir ormanlık, göz göre göre yok oldu.
Yangından sonra kömür karasına dönen o topraklar, ormandaki hayvanların yanan bedenleri ise felaketin büyüklüğünü daha da ortaya koyuyordu.
Şu anda bölgedeki sivil toplum kuruluşları ve çevreciler bas bas bağırıyor, yangına tepki gösteriyor, bazı kurumları protesto ediyor, yetkililere seslenerek bölgedeki doğa olaylarına karşı hassas yaklaşılmasını istiyor ama nafile!
Ne yazık ki bu açıklamalar hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Yıllardan gelen bir sorun bu. Öyle açıklamalarla, eylemlerle bitecek bir şey de değil.
Peki bu sorunu bitirecek şey neyden mi geçiyor?
Tabi ki batıdaki halkın olaylara vereceği tutumdan.
Yani İstanbul’da, Karadeniz’de bir doğa katliamına karşı buradaki halk alanlara çıkıp tepkiler gösteriyorsa, oradaki halk da aynı hassasiyeti gösterebilmelidir.
Çevre Gönüllüleri Derneği Başkanı Recep Kavuş’un, konuyla ilgili basın açıklamasında sarf ettiği bir söz vardı “tabiatın etnik kimliği yoktur, doğa hepimizindir” diyordu. Ne de güzel söyledi.
Doğanın kimliğinde Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Süryani yazmıyordu ki.
İstanbul’da, Karadeniz’de yok olan da ağaçtır, doğadır, Cizre’de Cudi Dağı’nda yok olan ve tahrip edilen de ağaçtır, doğadır.