- 02-09-2016 21:50
- 21748
Herkesin olduk olmadık her şeyden düşman üretip savaşmaya ve yok etmeye çalıştığı bir zamanda oturup bir beyaz bir kâğıda 1 Eylül Dünya Barış Günü Kutlu Olsun diye yazmanın ve devamında en afilli cümlelerle yalandan bir barış edebiyatı yapmanın bir kıymeti harbiyesi var mı?
Dost olmayı beceremediklerimizi düşman edinmek için çok zeki ya da maharetli olmaya gerek yok.
Eskiden beri her ayrılığı aykırılık sayan bir toplumun içinde büyüyüp ölmediğimiz her güne şükredip yaşamaya çalışmak, bu gerilimli hali iliklerimize kadar taşımanın, bu toplumun, bu toprakların kaderi olduğuna inandırmışlar bizi.
Ve bize tayin edilen yaşamak zorunda bırakıldığımız bu kadere teslim olmuşuz.
Barışmayı beceremeyen kocaman bir ülke ve bu ülkenin tüm halkları olarak savaş esiriyiz hepimiz. Savaşın kayıtsız esirleriyiz.
En kötüsü de bunun farında olmadan bu esareti bir yaşam şekline dönüştürmüşüz.
Bununla yaşamaya daha doğrusu, bunun içine gömülüp ölmeye alıştırılmışız.
Hangi savaşın, hangi düşmanın diye sormayın.
Omuzlarımız üstünde taşıdığımızın toprağına ektikleri düşmanlıklar gözlerimizden ve dilimizden kin ateşlerken, her duyduğumuza misliyle düşmanlık hisleri üretiyoruz.
Savaş esiriyiz hepimiz ve işkence altında aklımız, kalbimiz.
İşkence altında ve toplama kampındayız hepimiz. Hepimiz kutsanmış savaşların esiriyiz.
Yaşamaya değil ölmeye ve savaşmaya kurgulanmış aklımız.
Düşmanlığa, kindarlığa aşılanmış kalbimiz.
Savaş esiriyiz, savaşların esiriyiz hepimiz ve işkence altındayken bile işkence edenini kutsayanlarız hepimiz.
Politikacılar, siyasetçiler, uzmanlar, gazeteciler, hocalar, imamlar, medya, kitaplar, yazarlar, oyuncular, acısına ortak arar gibi bize esaretinin virüsünü bulaştıran babalar, oğullar, abiler, dostlar ve sevgililer.
Savaş esiriyiz hepimiz ve esiri olduğumuz savaşların işkencecileriyiz.
Koca bir esir kampını vatan, ölmeyi yaşamak sanıyoruz. Savaş esiriyiz hepimiz.
En çok da birbirimizin cellâdı birbirimizin esaretiyiz.
Hadi o zaman kutsanmış savaşlarımızın esaretine tıkıldığımız kamplarımızda 1 Eylül Dünya Barış Gününü kutlayalım.
Esir kamplarımızın tutsağı olduğumuz bayraklarını sallayalım hep birlikte. Türküler yerine marşlar söyleyip şiirler yerine sloganlar atalım.
Masallar yerine darbe hikâyeleri anlatalım çocuklarımıza.
Ninnileri ecinniler basmış, su uyur düşman uyumaz diyelim kundaktaki bebeklere.
Gelecek nesilleri düşmansız bırakmayalım. Düşmanlar üretelim, savaşlar büyütelim hep birlikte işkence altında kıvrandığımızı unutmak için işkence yapalım biz de.
Değil mi ki her mazlum bir zalime döndü bu ülkede. Değil mi ki zalim ve mazlum birbirine karıştı.
Düşmanlık ve kindarlıkla aşılandık hepimiz. Barışmaya ve yaşamaya karşı.
Kutlu olsun mu o zaman 1 Eylül Dünya Barış Günü.
“güllerin bedeninden dikenlerini teker teker koparırsan
dikenleri kopardığın yerler teker teker kanar
dikenleri kopardığın yerleri bir bahar filân sanırsan
Kürdistan'da ve Muş-Tatvan yolunda bir yer kanar”
Turgut Uyar’ın Yokuş Yola adlı şiirinden.