ELALEM NE DER TERÖR ÖRGÜTÜ


Daeş, Pkk, Boko Haram, El Kaide…
Bildiğiniz tüm terör örgütlerini unutun. Adını henüz koyduğum yeni bir terör örgütüyle karşınızdayım. “Elalem ne der?” 
Bu soru görünümlü insan kimyasını bozan söz öbeğini annesinden, çevresinden duymayan yoktur sanırım. Bu örgütü biraz yakından tanımaya ne dersiniz? Her terör örgütü gibi bu örgütünde üst düzey yöneticilerin bir takım özellikleri mevcut. Bu insanlar; başı boş, kendi hayatlarını yaşanmaya değer görmediği için ötekinin hayatını yaşamaya yeltenen insanlardır. Kendi kebirelerini (büyük günah) halı altına gizlerken senin hatanı ana haberlerin kırmızı puntolarla alt yazı geçmesi gibi alt yazı geçenlerdir. En büyük özellikleri her şeyi bilmelerine ve her konuya vakıf olmalarına karşın bir tek hadlerini bilmemeleridir. Yüzlerce kalemleri vardır. Fakat bunları okumak ve çizmek için değil her an birinin kalemini kırmak için saklamaktadırlar. Çok yönlüdürler. Kimi zaman hakim, kimi zaman yargıç olmaktadırlar. Senin yaşadığın hayatı kendileri yaşamışçasına kalpsizce eleştirebilirler.  Allah’tan rol çalacak kadar kibirlidirler. Adeta bir akıl küpüdürler. Aynı hayatı siz de yaşamanıza rağmen her daim onların öngörüleri sözüm ona isabetlidir. Bu öngörülere itaat etmediğiniz takdirde ise ilk hatanızda avına çullanan atmaca misali “ben demiştim” demek için kapıda beklemektedirler. Fikrinizin, zikrinizin hatta yeri gelir kalbinizin dahi adına konuşabilirler. Dünyaya açılan bir şirketin ceo’su gibi hiç açık vermeden vazifelerine dört kolla sarılan bu insanların tek es geçtiği şey kendi hayatları ve hatalarıdır.
Peki, faaliyet alanları nerelerdir? Bilelim ve ona göre davranalım. Bilemeyiz dostlarım. Ansızın bir sünnet düğününde, taziye evinde… Hayatınızın çetelesini tutarlar. Adeta siz nereden bileceksiniz yaşamayı derler ve sana bir görev listesi temin ederler. Ama asla buna razı olup olmadığınızla ilgilenmezler. Sonuçta görev büyük yerden: Elalem… 
Sınavı kazandın mı? Okul bitti mi? İş bulabildin mi? Evlenme vaktin ama… E bir de çocuk…Aa.. İlki yalnız kalır. İkinci şart… Tamam da teyzecim ben sana soruyor muyum ahirete intikal ne zaman diye? Hayırlısıyla ne zaman okuyoruz yasinini falan…
Kimsede demiyor ki “sanane”? Sanane teyze, abla, elalem? Oldu olacak gel benim yerime yaşa bu hayatı. Allah’ın bana verdiği nefesi de sen solu. Bu derece hadsizlerle yaşıyoruz. Şaka değil. Oysa ben maydonuzu sadece salataya yakıştırırım. İnsanlarda eğreti bulurum. Burunlarınızı ise en çok hayatımdan uzak tuttuğunuzda severim. Yapma. Eleştirme. Yargılama. Recm ettiğin o insanın ne yaşadığını bilmiyorsun. Yuhaladığın o kalbin ızdıraplarını görmedin. Günahıma şahid oldun ama tevbemi gizli ettiysem ve affolunduysam sen elinde çamurla kalakalacaksın. Herkesin sınavı farklı.  Herkes başka türlü bir günahın pençesinde.  İnsanız ve günahkârız. Bir insanın senden başka bir günahın pençesinde olması seni masum kılmaz. Sana onu ötekileştirme hakkı da tanımaz. Senin onun üzerinden omuzlarına aldığın kibir hırkasıyla ahlak ve edebiyat dersleri vermenin de kimseye bir faydası dokunmayacaktır. Çünkü samimiyetsizsin.  Benim hayatımı yargılamadan önce benim ayakkabılarımı giy. Benim geçtiğim dağlardan, sokaklardan, ovalardan geç. Hüznü, acıyı ve neşeyi tat. Benim takıldığım taşlara takıl. Yeniden kalk ve aynı yolu benim gittiğim gibi git. O zaman beni yargılayabilirsin.
“Kim bir Müslüman’ın günahını örterse Allah’ta onun tüm ayıpların gün yüzüne çıktığı mahşer gününde bir günahını örtecektir.”
 Şayet her gördüğün ayıbı ulu orta yerde dillendiriyorsan en büyük ayıp sana aittir. İnsanlara müfettiş edasıyla hata ve kusur için bakıyorsan tüm aynalar senindir. İnsan insanın kalbinden nasiplenir. Ben de ne görüyorsan sendendir. Selametle efendim.

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ