- 27-10-2021 17:20
- 4920
Mesleğimizin zor yanlarından biri de hiç kimseye yaranamıyor olmaktır.
Şahsen benim, hiçbir zaman birilerine yaranmak gibi bir derdim olmadı çok şükür.
Ama ne halkın ne de yetkili ve etkililerin, gazetecilerin yaptığı işi beğenmemesi, insanın heyecanını hevesini kırıyor.
Haklı olsak bile işine gelmediği zaman yazdığımız yazıya hemen tepki gösterenler, kendileri ile ilgili olumlu yazdığımızda ise oralı olmuyor.
Yüz kere olumlu yaz, bir kere olumsuz yazdıysan “vay sen misin bunları yazan?” diyerek tepki gösterirler.
Elbette bizler de insanız, yanlışlarımız, eksiklerimiz, yanılmalarımız ve hatalarımız olabilir.
Hatamız ve yanlışımız için eleştirilebiliriz de.
Ancak öyle bir süreçten geçiyoruz ki herkes kendini haklı görüyor.
Anlayacağınız herkesin, kendinden başka kimseyi beğenmediği zor bir dönemden geçiyoruz.
Bu da en gerçekçi yazıları yazarken bile bizi pişman ediyor.
Kutuplaşma, düşmanlaştırma, tahammülsüzlük, beğenemezlik, bencillik eleştiriye sıfır tahammül noktasına getirdi toplumu.
Bunda toplumda basına biçilen değer ve siyasetteki gerilimin etkisi ve rolü de çok büyüktür.
Basından memnun olan kimse yok.
Basın da basınla barışık değil.
Herkes herkesin kuyusunu kazmakla meşgul.
Başarı noktasında geride kalan meslektaşına kuyu kazmak ve çelme takmakla meşguller.
Bizim gibi amacı sadece ve sadece namuslu gazetecilik yapmak olanların yazılarının içerisinden cımbızla kelimeleri seçip baskı oluşturmak için yazının muhattabına yolluyorlar.
Bunların kim olduğunu bizim camiada herkes biliyor.
Bu yöntemle cesaretimizi, moralimizi ve motivasyonumuzu kırmaya çalışıyorlar.
Ben 32 yıldır bu mesleği namuslu bir şekilde, en zor koşullarda bile yürüttüm.
Alnıma en ufak bir leke sürülmesine müsaade etmedim, etmem de.
Kamusal çıkarlar dışında bireysel iş ve işlemler peşine düşmedim.
Çıkarlarım için hiç kimseye ve kuruma şantaj yapmadım.
Yazı yazarken cesaretimi bu realiten alıyorum.
En önemli dayanağım da budur.
Ama halen birileri bunu anlamamış ne yazık ki.
En cesur gazeteciyim demiyorum, kendimi dev aynasında görmüyorum ve her doğruyu yazdığım iddiasında değilim.
Ama hiç bir zaman kimsenin beslemesi ve tetikçisi de olmadım.
Haklı, haksız her türlü eleştiriye açığım.
Yazdığım eleştirilerde bilmeden birilerine haksızlık da yapıyor alabilirim.
Ama tıpkı benim yaptığım gibi, eleştirin yapıcı olması gerekir.
Çünkü eleştiri aslında bir bakıma yol göstermektir.
Kişinin yaptığı yanlıştan geri dönmesi ve bu yanlışı bir daha da tekrarlamaması için bir hatırlatmadır.
Eleştiri yol göstericidir.
Yargılama ve hüküm kesme değildir.
Eleştiriye tahammülü olmayandan şahsen ben hiçbir başarı ve hoşgörü beklemem.
Elbette biz de eleştiriden keyif almıyoruz.
Ama suya sabuna dokunmadan da gazetecilik yapılamaz.
Eleştiri yaparken hiç bir zaman yıkıcı davranmadım.
Hep kamusal çıkarları, hak ve hukuku koruma adına eleştirisel yazılar yazdım.
Elbette yeri geldiğinde iyi işler yapıyorsa takdir etmeli, yanlış varsa eleştirmeliyiz.
Eleştiriye tahammülü olmayan kişiler lütfen hiçbir yerde yetki ve sorumluluk almasın, gitsin evinde otursun.
Eleştiriye sıfır tahammül olanların kendilerine ve bize yapacakları en büyük iyilik de bu olur.