- 17-06-2019 22:56
- 122
Henüz 3 yaşında elinden tutmuş biraz nefes alsın, içi açılsın, mutlu olsun diye oğlumu parka çıkarayım dedim.
Oğlum, kaydırağı, salıncağı, zıpzıpı derken bir ara oyun parkının 3 metre yakınında “baba kedi” diyerek yerde parmağıyla bir şeyler işaret etti bana.
Yaklaşıp ne olduğuna bakayım deyince rezaleti fark ettim.
Parçalanmış bedeniyle çimlerin üstünde ezilmiş kokmuş bir kedi duruyordu.
Sözüm ona Batman’ın en nezih mahallesi, gelir ve eğitim durumu en yüksek insanların yaşadığı Batman’ın en gözde mahallesi Gültepe’de ve günde yüzlerce çocuğun anne babalarıyla çıkıp nefes aldıkları Su Parkı’nda hemen oyun parkının 3 metre yakınında bir kedi leşi duruyordu.
Önce ne yapabilirim diye düşündüm.
O kedi yeni ölmemiş bunu leşinden anlamak mümkündü ama ben yeni görmüştüm.
Hemen onun oradan alınması ve en azından daha çok çocuğun görmesine engel olmak gerekirdi.
Saat 18 dolaylarında parkın en kalabalık ve çocukların en çok oyuna çıktıkları bir saat.
Önce yakınımdaki, adına zıpzıp denilen trambolini işleten gence sordum.
Bir günden fazladır o leşin orada olduğunu ve parktaki güvenlikçiye bildirdiğini ama güvenlikçinin “poşet yok atayım dediğini” söyledi.
Sonra park içinde güvenlikçiyi aramaya başladım ve onu güvenlik kulübesinde oturmuş güvenlik kameralarını izleyip sigara içerken buldum.
Oyun parkının yanında bir kedi leşinin olduğunu ve bütün çocukların hem o görüntüye tanık olmaması hem de hijyen açısından riskleri bertaraf etmek için o leşin oradan alınıp atılması gerektiğini izah etmeye çalıştım ama…
Yerinden bile kalkmadan “haberim var ama ben alıp atamam” dedi.
“Benim görevim değil” diye de ekledi.
Park temizlik görevlilerinin sabah geleceğini ve kendilerine bildirmekle yetineceğini ifade edince, “görevin olmadığını biliyorum hayrın olsun, en azından şu parka gelen onca çocuğun hayrına” desem de fayda etmedi yapamam dedi.
Sıkılıp onu göreviyle yani kulübesine kapanıp sigara içmeyle, baş başa bırakıp çıktım.
Elimde 3 yaşında oğlumla, çay bahçesinde çalışanlardan bir kürek ve bir poşet rica ederek o kedi leşini bekleye bekleye yapıştığı çimlerden kazıyıp poşete koydum ve çöp konteynırına götürüp attım.
Düşünmeden edemedim.
O kedi muhtemelen parkta başıboş ve aç susuz gezinen köpekler tarafından açlıktan öldürülmüştü.
Onca başıboş köpek ve kedi aç susuz parkta gezinip duruyordu o an bile.
Batman’ın en zengin muhiti ki hepimizin çöpünde her gün attığımız ekmek ve yemek artıkları var.
Peki kaçımız o yemek artıklarını götürüp o hayvanlarla paylaşıyoruz?
Kaçımız susuzluklarını gidermek için çabalıyoruz?
Hadi bunu yapmadık diyelim.
Peki bize yansıyan tarafını bertaraf etme derdimiz var mı?
Kim bilir o kedi leşini, 2 günden fazla bekleyen ve kokmaya başlamış o kedi leşini, görevlileri geçtim artık, benim gibi kaç kişi, kaç anne baba gördü? Gördü de hiçbir şey yapmayıp umursamadan yanından geçip gitti. Kim bilir kaç kişi bilmiyorum, onca çocuğun sağlığını düşünmeyen kaç kişi.
Kaç kişi bilmiyorum ama bildiğim bir şey var bu bizim, hepimizin ayıbı ve karnesidir.
Bu olay Sonsöz Gazetesinin başlattığı “Bir Kap Su, Bir Kap Yemek” kampanyasının ne denli yerinde ve anlamlı bir kampanya olduğunun göstergesidir.
Hepinizi bu kampanyaya katılmaya ve içinde yaşadığımız kente, mahalleye ve topluma az daha duyarlı olmaya çağırıyorum.