Eşik...

Eşik...

Eğitim, yaşam boyu süren bir yolculuğun en kıymetli parçalarından biridir. Okuma, bir kez öğrenildikten sonra asla terk edilmez; tıpkı yer çekiminin bizi çekmesi gibi, bilgiye olan tutkumuz da bizi sürekli daha yükseklere taşıma arzusuyla doludur. Eğitim, sadece yaşamın bir parçası değil; yaşamın içinde anlam bulmalı ve her adım, çocuklarımıza umut ışığı olmalıdır.

“Bir şeyi nasıl yaptığın, her şeyi nasıl yaptığını anlatır.” İşte bu yüzden eğitimde attığımız her adım, çocukların hayal gücünü ve öğrenme tutkularını yeşertmelidir. Edebiyatın koruyucu şemsiyesi altında, çocuklarımızın hayalleri kötülüklerden korunmalı; onlara sevgi dolu, güvenli bir dünya sunmalıyız. Dayanışma içinde olmalı, hiçbir çocuğun geride kalmadığı, öğretmenlerin esenliğinin gözetildiği bir ortam yaratmalıyız. Rağmenlere rağmen, umut dolu bir gelecek inşa etmek için birlikte durmalıyız.

Kant’ın dediği gibi, “İnsan, eğitilmesi zorunlu tek canlıdır.” Eğitim, insanı insan yapan bir süreçtir. Bu nedenle, çocuklarımıza edebiyat, sanat ve şiirle beslenmeyi öğretmeliyiz. Çünkü kelime dağarcığı zayıf olan bir öğrencinin duygu ve düşünce dünyası da sarsılır; ifade gücü düştüğünde, sosyal ilişkilerdeki iletişim kaybı kaçınılmaz hale gelir. Bugün, günde yalnızca 300-500 kelime ile iletişim kuran bireyler var. Bu, yalnızca bir dil kaybı değil; düşüncelerini ve duygularını ifade edemeyen bir birey olmanın ağır yüküdür.

Eğer çocuklara gerçekten bir şey öğretmek istiyorsak, düşünmeyi öğretmeliyiz. Düşünmek, bir dili öğrenmek gibidir; İngilizce ya da Japonca gibi. Korkularımıza yenik düştüğümüzde, aslında korktuğumuz koşulları kendimiz yaratırız. Gelin, düşünmekten korkmayalım, bu tuzağa düşmeyelim; çocuklarımızı özgürce düşünmeye teşvik edelim ve onlara cesaret verelim.

Eğitmek, doğru zamanda doğru tepki vermeyi öğretmektir; eğitim, en temel şekliyle çocuğa ilerleyeceği yolu göstermektir. Sanat, başarının en büyük kanıtıdır ve sanat olmadan verilen eğitim, eksik kalır. İhmal ettiğimiz her şeyin altında kalmamamız için, sanatsız eğitimden kaçınmalıyız.

Okul, bilginin, kültürün, gücün ve tutkunun saklandığı bir mahzendir. Görevimiz, çocukta ilgi uyandırmak ve içindeki keşfetme arzusunu açığa çıkarmaktır. Çocuğa ilerleyeceği yolu göstererek, hedeflerine doğru sağlam adımlarla yürümesine yardımcı olmak,  en temel sorumluluğumuzur. Unutmayalım ki, her çocuğun içinde bir umut ışığı vardır; bizim görevimiz o ışığı ortaya çıkarmaktır.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ