- 18-11-2020 17:58
- 6754
İslamiyet tağutluğun kör kuyusunda yanan son kandildir.
İbrahim’in elindeki baltayı kaldırmada bulduğu takattir. Resulluh’ın doğuşu ile İran tapınaklarında binlerce senedir yanmaya devam eden ateşler sönmüş. İslamiyet’in doğuşu ile tevhid güneşi doğmuştur. Tüm insanlığa ilahi perdeden nida eden bu sesin ilk gayesi görünmez iplerle tasmalı olan insan boynunu her türlü kölelikten azad eylemektir. Yeryüzüne ayağı çakılı bir beşer iken gökyüzüyle hürriyetin eşsiz maviliğinde kanat çırpan bir insan olmuştur. O gün İbrahim elindeki baltayla ilk önce korku putunu ortadan kaldırmıştır. En zoru da budur. İsyanın olmadığı yerde iman yoktur. Seni dile getirdiğinde dinden men edeceğini düşündüğün fikirlerin varsa o dine zaten hiç girmemişsin demektir.
İslam; Lat, Menat, Uzza’dan önce korku ve ötekileştirme putlarına inmiş bir kıyam dinidir. Bu din yüzleşme ve cesaret dinidir. Peygamber’in aylarca süren dünyadan yüz çevirmeleri kendi hakikati ile yüz yüze gelmek içindir. Hira’da gördüğü sadece bir melek değil hakikatin insicam bulduğu Muhammettir! Her yüzleşme biraz çarpıcıdır. Bundan dolayıdır ki o mübarek vücudu titremiş. Örtü ile teskin olmayı murat etmiştir.
Kelime-i tevhidLAile başlar. Bu bir başkaldırıdır. Önce mevcut düzene ve içerisindeki batıl inanışlara rest çeker. Bir toprağı zehirli sarmaşıklardan temizlemesi gibi insanın zihin dünyasını dönemin pagan inancından ve her türlü şirki düzenin unsuru olmaktan alıkoyar. Önce yok sayar. Sonra iman eder. Namazın başında kolları arkaya atarak dile getirdiğimiz tekbirin adı tahrimedir. Manası “dünyevi tüm söz ve halleri kendime haram kıldım” demektir. Allah huzuruna çıkmayı niyet eden kulundan önce dünyayı elinin tersiyle itmesini ve ona başkaldırmasını istemektedir.
İman sınanmamış bir kalbi meskeni etmez. Şüphe durgun suya düşmüş bir toz zerreceği… Ört bas etme ile yok olmaz. Şüphe düşüncelerini boğamadığın anlarda sesi yükselen bir çağrı. Nitekim insan varlığını şeytanın ilk şüphesine borçlu. Ontolojik olarak insan meleklerden daha değerli. Çünkü isyan hakkını iman ile değiş etmiştir.
Bu dinin hakkını her daim cesurlar vermiştir. Allah, bu dini fiziki tüm noksanlarına rağmen yüreğindeki cesaret hatırına sancağı sırtlama şerefini bu insanlara nasip etmiştir. Zulmüyle nam salan Firavun’un karşısında konuşabilen tek insan doğuştan kekeme olan Musa’dır. Allah’ın makam ve zatına duyulan bağlılık ve inanç diğer tüm beşeri ve tağuti sistemler üzerindeki korkuyu ya azaltır yahut ortadan kaldırır. Bir kalbe iki korku sığmaz.
Ayrılıklarla sınanmamış sevgiler, şüphe ile sınanmamış imanlar, yokluğu ile denenmemiş varlıklar… Hakikate bir miktar gurbettir.