Eziyet Ayı

Kimileri için hayat memat bizim için ise görüntü, ses ve kuru kalabalık ayı… Tabi ki Mart ayından bahsediyorum. Ve tabi ki seçimi kastediyorum.

27 gün gibi az bir süre kaldı.

Ama kuru kalabalık, ses ve görüntü kirliliği tavan yaptı.

Tamam, seçim ayı… Herkes kendini ifade edecek. Projelerini tanıtacak, adaylarını tabana yayacak!

‘En büyük aday bizim aday’ söylemlerini farklı bir iletişimle dillendiriyorlar. Eee çalışmak lazım, anlatmak lazımdır.

Sevgi ekip oy toplamak galibiyete açılan yegâne yol…

Benim benimsemediğim, hiç hoşlanmadığım bir tanıtım şekli var.

Şu minibüs meselesi…

Hani cadde ve sokaklarda ses ayarının son çizgiyi bile solladığı yüksek sesli yayın şekli.

Vallahi eziyet, billahi eziyet…

***

Lokaller var, ev ziyaretleri var, mitingler var, broşür dağıtımı var, afiş var, Gazete, TV, İnternet siteleri ve radyolar var.

Yani eksik olan bir şey yok. Adaylar zaten bilinen, tanınan, halkın tanıyıp oy anlamında rahatlıkla hüküm verebileceği adaylar…

Her gün 20 kez minibüs eziyeti dinletmek şart mı?

Bu Allah’tan reva mı?

Hasta olan insanlar var, uyuyan bebekler var. Yüksek ses nedeniyle depresyona giren insanlar var.

Seçim bir yarış olabilir.

Bu yarışın kaideleri var. Türkiye’nin her yerinde aynı tablo var. Buraya has değil bunu anladık.

Diyorum ki, bu toplumsal bir yanlış…

Bu toplumsal bir eziyet şeklidir.

Allah seçim lokali bulunan çevredeki ahalinin yardımcısı olsun. Seçime kadar resmen Gürültü elem ve cefası var.

***

Adaylar lokallerde kendini anlatsın, ev ve aşiret ziyaretlerini yapsın… Medya organlarında kendilerini ifade etsin. Afiş ve pankartlara da çok aşırı kirlilik olmamak kaydıyla buna da tamam.

Ama şu minibüslere bir çeki düzen verilsin. Yapılacaksa da ses ayarı şartı getirilsin. Düşünebiliyor musunuz, bir iki metre ötenizde müthiş güçlü bir hoparlör sizi ses tonuyla zıplatıyor!

Kulaklarınızı sağır ediyor.

Sinir sisteminizi alabora ediyor!

Uyuyan çocuk, hasta insanları hiçe sayıyor!

Sonuçta oy istediğiniz insanları bu kadar rahatsız etmenin izahı nedir?

Bu söylediklerim tüm partiler için geçerlidir.

***

Seçim yaklaştıkça Seçim lokallarine ilgi artıyor. Özellikle akşamları tüm seçim lokalleri dolu bir hal alıyor.

Herkes gönül verdiği partinin lokaline akın ediyor.

Bunda anormal bir durum yok.

Benim dikkatimi çeken, insanların değişkenliğidir.

Bazı insanların bu güne kadar kaç tane parti değiştirdiğini sayamadım. Yani o tip insanlar var. Güç nerede ise oraya akın eden insanlar…

Bunların partilerle, partilerin çizgisiyle veya fikriyle alakalı değil.

Düpedüz menfaat oyunu oynuyorlar.

En basit söylemle AK Parti iktidardan düşsün oradaki insanların yüzde 90’ini bulamazsınız. Kim iktidardaysa ‘canımız malımız sana feda’ sloganlarıyla saf değiştirecekler.

Bu parti ister CHP, ister MHP olsun…

Saadet ve Komünist parti fark etmez yani…

Asıl gaye ‘menfaat’ olunca partilerin ne önemi kalır ki?

Bunu DYP, ANAP, DP de yaşayıp görmedik mi?

Bu kadar parti değiştiren insanların samimiyetinden emin olunabilir mi?

***

Seçim yaklaştıkça ayak oyunları da artar.

Hiçbir partide rakipler birbirinin başarılı olmasını istemez. Gelecek seçimlerde rakiplerinin diskalifiye olması için başarısızlık temenni ederler.

Bazı şahıslarda bu yaklaşım var.

Bu ahlaki olmayan bir yaklaşım tarzıdır.

Siyaset farklı olabilir, hesap mesap işi olabilir ama en azından ahlaki olmalı… Dürüstlük ve sadakat olmalı.

Bu nitelikleri taşımayan kişilerin partiye verebileceği bir şey de yok.

Özellikle bu seçimde özellikle genel merkezler detaylı bir analiz ve araştırma yapmalı.

***

Evet, seçime doğru hızla yol alıyoruz.

Türkiye gündemi fırtınalı ve kasırgalı… Temennim, Batman’ın havasının bozulmaması, huzur ortamının sekteye uğramamasıdır. Bugüne dek süregelen bu olumlu havanın daim olması dileklerimizden bir tanesidir.

Tüm adaylara hayırlı çalışmalar diliyorum.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ