- 18-06-2017 19:25
- 23782
2 çeşit FETÖ mağduru vardır;
Birincisi; Fethullahçı Terör Örgütünün tehdit, kumpas, şantaj, infaz ve karalamalarıyla, canını, malını, itibarını, makamını, ideallerini, geleceğini, inancını ve özgürlüğünü kaybedenler!
İkincisi; bunlarla mücadele etmek için yapılan mücadelede arada kaynayanlar!
Birinci grubun içerisine girenlerin çoğu için yapılabilecek çok şey yok artık!
Onların kaybettiklerinin telafisi bu dünyada yok.
Lakin bir kısmı için acilen harekete geçmek gerekir.
Özellikle özgürlük kısıtlaması ve itibar cinayetine uğrayanlar.
Malum, bu gruba girenlerin hepsi ya dinini çok seven ya devletini çok seven ya da ikisini çok seven ferasetli kişilerden oluşuyor.
Bunların mağduriyetini gidermek, devletin asli ve acil görevidir.
Muhtemelen devlet, bu görevi inkar etmiyordur ama aceleci davranıyor mu, bu konuda emin değilim!
İkinci grup, bu terör örgütüyle yapılan mücadelede mağdur olan kişilerdir.
At izinin it izine karıştığı hengâmede araya kaynayan masumlardır.
Belki birileri, mücadelenin doğasında bu vardır, “100 terörist derdest edilirken araya bir masumun karışması normaldir” der!
Değildir kardeşim, değildir.
Müslüman bir diyarda 100 bin cani derdest edilirken araya tek bir masumun karışması bile normal değildir!
Dışarıda bu kadar suçlu dolaşırken, içeride ki bir masum için normal ifadesi kullanmak, normal değildir!
FETÖ’nün emriyle genel başkan olan ve yine onun emriyle Ankara’dan İstanbul’a yürüyen zatlar özgürken, çoban Ahmed’in koyunlarının otlanmasının kısıtlanması normal değildir!
Dün bir arkadaşım geldi elinde bir kağıt parçasıyla!
Altında FETÖ ile mücadele savcısının imzası bulunan bu kağıtta, “zikredilen kişinin isminin Baylock listesinde bulunmadığı, bu ismin bu listeye ne şekilde iliştirildiğinin araştırılması…” mealinde bir şeyler yazıyordu!
Belki çoğumuza göre bir kağıt parçasından ibaret olan bu yazı, bir hayatı, bir ailenin, bir sülalenin hayatını özetliyordu aslında!
O kişi yaklaşık 11 ay önce görevinden ihraç edilmiş, evine iş yerine aracına baskın yapılmış, terörist yaftası yapıştırılmış, arkadaşları tarafından vebalı muamelesi görmüş, eşi ve akrabaları tarafından bile sorgulayıcı bakışlara maruz kalmış, ekonomik ve psikolojik olarak büyük bir çöküş yaşamış, dinini devletini seven ama FETÖ’den nefret eden biri…
Şimdi birileri çıkıp bana, sistemi, işleyişi, bilgi kirliliği ve karşılarındaki teröristlerin profesyonelliğini anlatabilir.
Ama kimse bana bu gencin hakkını yemenin normal olduğunu, Allah’ın bu hakkı sormayacağını anlatamaz!
Bu mağduriyetlerin, terör örgütünün ekmeğine yağ sürdüğünü de kimse inkar edemez!
Müslüman adam, 1 milyon zalim için bile 1 masumu feda edemez.
Allah bu hakkı Müslüman’a vermez.
Sen bunu reddedersen, zor dersen, Allah’ın yardımına da zor ulaşırsın.
Allahın yardımı olmadan da bu P.İ.Ç (Paralel İhanet Çete) lerini zor temizlersin!
Kılıçdaroğlu’nun ömründe söylediği belki de tek doğru söz “Adalet”!
Adalet gelirse, Kılıçdaroğlu dışarıda olamaz (siyaset değil ihanet içerisinde), gerçek FETÖ’cüler bu topraklarda 3 gün nefes alamaz!
Masumların mağduriyeti 3 günü geçemez!
FETÖ’cülerin içeri attırdıkları böyle bekletilemez.
Adalet gerçekten adalet!
250 şehidin katilinin, yurt içinde yurt dışında veya dört duvar arasında nefes alması adalet olamaz!
Bunların siyaset, ticaret, veya herhangi bir faaliyet yürütmesi asla adalet olamaz!
Masumların aklanmasının geciktirilmesi asla adalet olmaz!
Herkese adaletle muamele edilen bir toplum dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın…