- 18-09-2017 22:28
- 108
25 yıllık bir şehir Batman.
Kendiyle birlikte var olan şehirlere oranla biraz daha hızlı emeklemeye ve yürümeye başladı diyebiliriz.
Koşabildi mi?
Hayır!
O kadar da değil…
Duraklama dönemi yaşıyor bir süredir.
Onu büyütüp “şehir” statüsüne getiren Türkiye Petrolleri (TP), avuçlarının içinde kayıp gitti.
Reklâm yüzü Hasankeyf, yok oldu-olacak arasında bir noktaya getirildi.
Tütünü bitirildi, tekstilde istenen ivmeyi yakalayamadı, fabrikaları kâh açıldı, kâh kapandı, orantısız ve istikrarsız bir grafik izledi.
Siyasi süreçlerden, ekonomik sarsıntılardan her zaman yoğun etkilendi.
Göç aldı, göç verdi, Türkiye ve Dünyaya bazen iyi, bazen kötü tanıtıldı.
Ama son 4 gündür, güzel bir enerjiyle anıldı.
Çünkü 25 yıllık şehirleşme tarihinde ilk defa bir fuar etkinliğine ev sahipliği yaptı.
Hem de iki fuara birden.
İşin içinde Valilik, Belediye, Dicle Kalkınma Ajansı, Batman Ticaret ve Sanayi Odası, Ticaret Borsası, Ziraat Odası, Gıda-Tarım ve Hayvancılık Müdürü vs. yer aldı.
Şehir Otogarı yanındaki alanda Tarım ve Mobilya Fuarları için iki dev çadır kuruldu.
Çadırlarda, tanıtım stantları kuruldu.
………….
Firmalar, şirketler, Oda’lar, kendilerini tanıtma imkânı buldu.
Mobilya Firmaları, stantlarını ev ve büro mobilyaları ile dekora etti.
Mısır, mercimek, buğday, arpa gibi tarımsal gıdalar, çuvallarla stantların önünde sergilendi.
Bal, ceviz, reçel ve çerezlikler, beğeniye sunuldu.
Elektronik araç gereçlerden, teknolojinin son ürünü cihazlardan örnekler getirildi.
Ziyaretçi sayısı, kanımca beklenenden fazlaydı.
İçerisi ana, baba, çocuk, tıklım tıklımdı.
“Batman” adının bu tür organizasyonlarla anılıp tanıtılması da koca bir artı olarak haneye yazıldı.
………
“Tabi her şey kusursuzdu” demek, pek mümkün değildi.
Eksikler ve hatalar da yok değildi.
Evvela fuar için kurulan dev beyaz çadırlar, işlev olarak iyi ama görüntü olarak biçimsizdi.
Dışı renkli, görseli zengin bir çadır oluşturulması gerekiyordu.
Çadırın içinde de durum, pek farklı değildi.
Stantların kimi çok lüks, kimisi pek gösterişsiz ve sönüktü.
Renkler, alabildiğine çoktu, göz yorucu bir yapıya sahipti.
Oysa renk bütünlüğü için ince işçilik gerekiyordu.
Anlayacağın “düzen” kelimesi bu fuara hiç uğramamıştı.
Oysa fuarın içi, göz yoran, kafa döndüren, kaybolmuşsun hissini veren o yapıdan kurtarılmalıydı.
Sektörel bir birliktelik de yoktu.
Aynı sektörden bir firma, fuarın başında, diğeri ortada, bir başkası ise fuarın bambaşka yakasındaydı.
Oysa bir tarafı gıda, bir tarafı tarım, bir tarafı mobilya, bir tarafı inşaat stantlarına göre kurgulanmalıydı.
Daha az ziyaret edilebilecek, elektronik cihaz veya mobilya stantları ise fuarın orta kesiminde sergilenebilir, gıda ve tarım stantlarını gezenlerin, elektronik cihaz ve mobilya stantlarını da görmesi sağlanabilirdi.
Yani bir denge kuralı oluşturulmalıydı.
Stant görevlilerinin bazıları, ziyaretçilerle dalaşma içerisindeydi.
Tanıtımdan ziyade, satış yapmak için gelmişçesine ziyaretçiye karşı acımasız ve sertti.
Küçük çocuğuyla fuara gelmiş bir babaya “yarım saattir inceliyorsun, bir şey almayacaksan” çekil” diyen stant görevlisine şahit olduğumu da özellikle belirtmeliyim.
Oysa ziyaretçiye güzel ikramda bulunmak ve iyi reklâm yapmanın peşinde olmalıydı stant görevlileri.
Fuarın dışında otopark, tam bir trajikomikti.
Otopark için görevliler olmalı, araçlar bir düzen içerisinde trafiği engellemeyecek halde park edilmeliydi.
Gelecek yıllarda daha kusursuz fuarlar görmek dileğiyle...