Geçim derdi: Emeklilikte yoksulluk kıskacı

Geçim derdi: Emeklilikte yoksulluk kıskacı

Uzun yıllar boyunca alın teri dökerek çalışan bireyler, hayatlarının son döneminde hak ettikleri huzuru ve refahı bulmayı hayal ederler. Ancak ne yazık ki, özellikle beyaz yakalı olarak tanımlanan eğitimli kesim için emeklilik, bir trajediye dönüşmektedir. Bu kesimin aldığı emekli maaşı, geçim derdinin tam merkezine yerleşirken, bir ömrü okuyarak, çalışarak ve üreterek geçiren insanlar, yaşlılıklarında sefaletle baş başa bırakılmaktadır.

Bugün Türkiye’de bir emekli maaşı ile bırakın konforlu bir yaşam sürmeyi, temel ihtiyaçların karşılanması bile zordur. Eğer emeklinin bir evi yoksa aldığı maaş kira bedelini bile karşılayamaz. Oysa bu bireyler, yıllarca eğitim hayatlarında başarı peşinde koşmuş, ülkenin kalkınması adına çalışmış, değer üretmiş kişilerdir. Üniversite mezunu, "okumuş insan" olarak tanımlanan bu kesimin yaşadığı geçim sıkıntısı, sadece bir ekonomik sorun değildir; aynı zamanda toplumsal ve kültürel bir değersizleştirmenin tezahürüdür.

Emeklilikte Eğitimli Kesimin Yaşadığı Çıkmaz

Bir memur, bir mühendis, bir öğretmen ya da herhangi bir beyaz yakalı çalışan, ömrü boyunca aldığı maaşla ne bir ev alabilir ne de geleceğini garanti altına alabilir. Emekli olduğunda alacağı tazminat, bugünkü ekonomik koşullarda bir ev almak bir yana, ancak küçük bir masrafı karşılayacak kadardır. Üstelik çalıştığı yıllar boyunca ödediği primlerin karşılığı olarak bağlanan emekli maaşı da insanca yaşam standartlarının çok uzağındadır.

Bu noktada şu sorular akla gelir:

Okumuş, üreten, topluma katkı sağlayan bir insan, neden geçim derdiyle boğuşmak zorunda bırakılır?

Devlet, bu insanların yaşam kalitesini yükseltmek yerine neden onları yoksulluğa mahkûm eder?

Eğitimin ve çalışmanın değer görmediği bir ülkede, genç kuşaklar neden okumayı ve gelişmeyi hedeflesin?

Toplumsal Değersizleştirmenin Etkileri

Toplumlar, eğitimli ve çalışkan bireylerinin omuzlarında yükselir. Eğer okumuş insanlara hak ettikleri değer verilmezse, onların ürettikleri bilgi, kültür ve ekonomik katkı da azalır. Bu durum, toplumun genel seviyesini düşürür ve sonuçta ülke olarak kalkınma hedeflerinden sapılır.

Okumak, insanlara sadece bireysel refah için değil, toplumsal kalkınmaya katkı sağlamak için de bir yol sunar. Ancak okumanın, çalışmanın ve üretmenin karşılığı sefalet ücreti olursa, bu hedefler toplumun gözünde değer kaybeder. Bu, nesiller boyu sürecek bir gerileme demektir. İnsanlar, okuyan, çalışan bireyleri örnek almaz; aksine, onlara bakarak okumaktan uzaklaşır. Sonuçta, bir ülke eğitimli nüfusun yerini dolduramaz hale gelir.

Çözüm Önerileri: Emekliliğe Hak Ettiği Değerin Verilmesi

Bu döngünün kırılması için yapılması gerekenler oldukça açıktır:

1. Emekli Maaşlarının İyileştirilmesi: Emekli maaşları, insanca bir yaşam sürebilecek düzeyde olmalıdır. Özellikle beyaz yakalı çalışanlar için prim ödemeleri ve maaş bağlama sisteminde düzenlemeler yapılmalıdır.

2. Emeklilikte Barınma ve Sağlık Destekleri: Ev sahibi olamayan emekliler için kira destek programları geliştirilmeli, sağlık hizmetlerine erişim kolaylaştırılmalıdır.

3. Eğitimin ve Okumanın Teşvik Edilmesi: Toplumun eğitimli bireylerine hak ettikleri ekonomik ve sosyal değer verildiğinde, genç kuşakların okumaya ve üretmeye olan ilgisi artacaktır.

Emeklilik, bir çalışanın ödülü değil, temel bir hakkıdır. Bu hakkın, yoksullukla eşdeğer tutulması, sadece bireyin değil, tüm toplumun geleceğini tehdit eder. Eğitimli bireylerin emeklilikte yaşadığı geçim sıkıntısı, bir ülkenin kalkınma hedefleriyle bağdaşmaz. Okumuş insanlara değer verilmediği sürece, ne ekonomik refah sağlanabilir ne de toplumsal huzur tesis edilebilir.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ