- 20-10-2018 01:44
- 36
Her çocuğun hayalidir iyi bir eğitim almak.
İstediği mesleğe sahip olup, kendi ayakları üzerinde durmak.
Kendi parasını kazanmak.
Kısaca büyük insan olmak.
Ne yazık ki bu her çocuk için geçerli değil.
Çocukların kurduğu bu pembe hayalleri karartan kapkara eller var.
Hem de bu ellerin sahibi, bazen çocukların kendi aileleri...
Şimdi size, beni üzen, yaşanmış bir olayı anlatacağım.
Bu yaz tatilinde, uzaktaki bir yakınımız için kiralık ev bakıyorduk.
Bi apartman dairesine gittik, evin içine girdik.
Bizimkiler beğendi.
Büyükler konuşmaya başladı.
Ben de alt kattaki kiracının kızıyla sohbet etme imkânım oldu.
Benden bir kaç yaş büyüktü ama çok güzel ve çok sıcakkanlı, iyi bir kızdı.
Tanıştık.
Karşılıklı, isimlerimizi söyledik.
O benim kaçıncı sınıfa gittiğimi sordu.
Ben cevapladım.
Ben de ona sordum.
Keşke sormaz olsaydım.
Yüzündeki gülümse, yerini acı bir burukluğa bıraktı.
Başı yavaşça öne eğildi.
Iııııı,
şeeeey...
Gevelemeye başladı.
Ben bir anlam veremedim.
“Ne oldu?” dedim.
“Ben okulu bıraktım” dedi.
“Niye?” dedim.
Kız anlatmaya başladı.
“İlkokulu bitirince babam ortaokula gitmeme izin vermedi. Kız çocukları okumaz” dedi.
“Evde otur, annenle arkadaşlık yaparsın” dedi.
Ben şok olmuştum.
Ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilemedim.
İşin en kötüsü kızın annesi bu olan bitene ses bile çıkaramamış, kabul etmişti.
Ben böyle düşünürken birden kızın sesini duydum.
“Ben okula gitseydim 6.sınıfa geçmiş olacaktım” dedi.
Yüzünden belliydi okulunu, derslerini çok özlemişti ama onun bu halini anlayacak bir ailesi yoktu.
O an ne yapabilirim diye düşündüm.
Babasıyla konuşsam ne olacaktı?
Benim bi sözümle yaptığı yanlıştan geri mi dönecekti? Kızının hayatını karardığının farkına mı varacaktı?
Ben de bir yabancıydım, adamı tanımıyordum.
Hem nerden bulacaktım adamı?
O kız çocuğu bunu hak etmiyordu.
Biz oradan ayrılırken, arabanın camından ona el salladım.
O da el salladı ve kapının önünde oturmak için serilmiş kilime doğru yöneldi.
Yaşlı teyzelerin yanına, annesinin dizinin dibine oturdu ama üzgündü.
Annesi ve o yaşlı kadınlar onun o halini görmediler bile.
Onlar çoktan kadınca sohbetlerine başlamışlardı.
Onun yeri orası değildi.
Elinde dantel ve tığ değil, kalem kitap olmalıydı.
Bu haksızlıktı.
Hem de ona bu haksızlığı yapan, onun en güvendiği, sevdiği kişilerdi, kendi ailesiydi...
Nasıl ilerde kendi hayatını kazanacaktı?
Birine maddi olarak bağımlı olacaktı.
Acımadan onun pembe hayallerini karartan babası, gerçekten baba mıydı?
İnsan bu kötülüğü kendi kızına nasıl yapabilirdi?
Okuldan alan bir baba, Allah bilir onu küçük yaşta da evlendirebilirdi.
Çocuğuna ikinci sınıf muamelesi yapan bir baba...
“Kız çocukları okumaz” diye bir kanun mu vardı?
Baba, neye dayanarak böyle yapabildi?
Yukarıda anlattığım, gerçek yaşanmış bir olaydır.
Bu kadar gelişmiş bir dünyada hala çoçukları adına karar alan, onların eğitımini, hayatını hiçe sayan geri kalmış aileler var. Bazı aileler çoçuğumuza daha nasıl iyi bir gelecek sunarız diye düşünürken, bazı aileler o geleceği çocuklarının elinden alıyor.
O çocukların suçu ne?
Ne istiyorsunuz o çocuklardan?
Biz kanunlarla yönetilen bir ülkede, modern bir çağdayız.
Ailelerin, çocuklarını eğitimden almaları, küçük yaşta evlendirmeleri çok ağır bir suç.
Çocuklarının geleceğine kıyan babalar;
Yanlış yoldasınız.
Yanlışınızdan geri dönün.
Siz babasınız.
O kızlarınızın kahramanlarısınız.
Kahraman bir babaya bu hata yakışır mı?
Kız çocuğunuzu hor göremezsiniz, onları yok sayamazsınız, onlara sıradan bir varlık gibi davranamazsınız.
Buna hakkınız yok.
Kızlarınıza güvenin.
Onlara her baktığınızda parlak bir gelecek görün.
Kahraman bir babaya yakışanı yapın.
Kızlarınıza destek olun, onların dağ gibi arkasında durun.
Siz okumamış bile olsanız bırakın kızlarınız okusun...
Daha nice mavi gökyüzü altında, umutla yeşeren yüreklerle buluşmak dileğiyle..