- 13-08-2015 19:59
- 108
Hükümetin hala kurulmamış olmasının çay bahçesinde içtiğiniz çayın kalitesiyle alakası var mıdır dersiniz?
Ya da şöyle sorayım yeni hükümetin kurulması geciktikçe eskimiş ve bayatlamış bir hükümetin içtiğimiz çayın bayat acı tadıyla ilişkisi nedir?
Sanıyorum ki ikisi arasında doğrudan bir orantı ilişkisi var. Bayatlamış acı çaya ne kadar şeker katarsanız katın ki denklemin diğer tarafında bu kanlanmış bir hükümet resmi çıkarır ki ortaya ikisi de çekilir değil ikisi de hazmedilir değil.
Kurulması gecikmiş hükümet yerli incirin tezgâhlara düşmesini geciktirmiş henüz yeni yeni bakkallara düşen incir 8 liradan satılmaya başlamıştır.
Diğer yandan çarşı pazarda hala esamesi okunmayan yerli üzümün tezgâhlara gelmeyişinin ülke genelinde yaşanan siyasi istikrarsızlık ve bunun sonucu bölgemizde yaşanan yüksek yoğunluklu savaşın yarattığı tedirginlikle doğrudan ilintilidir.
Hatta sıcakların bu denli artmasının da kurulması geciken hükümetin ve gözü dönmüş politikacıların kin ve nefret kusan söylemleriyle alakası vardır.
Emlak ve arsa fiyatlarının düşmesi, düğünlerin azalması, altın fiyatlarının yerlerde sürünmesi, ticaretin azalması, şehir içi otobüs ve minibüslerin gecikmesi, aldığınız kiloların, cefa kavununun tatsızlığı, karpuzun kelekliği, Sason çileğinin kayıplığı… Her ne isterseniz devamına ekleyebilirsiniz bu listenin.
Erkek arkadaşınızın sizi babanızdan istemeyi geciktirmesini mesela, babanızın çok sevdiğiniz bisikleti almaktan vazgeçip sizi oyalaması, kız arkadaşınızın orta halli ekonomik durumunuzdan endişelenip yükselen ekonomik beklentileriyle sizden ayrılması, alacaklarınızı tahsil edemiyor oluşunuz, borçlarınızı ödemeyi geciktirmeniz…
Yolda yürürken ayağınıza çelme takıp başparmağınızı yaralayan kaldırım taşının çıkıntılığının bile hükümetin kurulamıyor ya da kurulmuyor oluşuyla alakası vardır.
Ve hükümetin kurulmuyor oluşunun size tanıdığı tembellik hakkıyla beraber durumun baş sorumlusuna ağız dolusu küfürler etmek hakkınız vardır.
Hakkınız vardır, dolaptan aldığınız suyu şişeyle içmeye, hakkınız vardır evi dağınık bırakıp çıkmaya, hakkınız vardır bir tişörtü kokutup üstünüze yapışacak denli kirlenene kadar giymeye.
Hakkınız vardır çöpü atmayı unutmaya, sokakları kirletmeye, yere tükürmeye hakkınız vardır. Sizi kusturacak kadar yemeye hakkınız var.
Kırmaya dökmeye hakkınız var. Ama öldürmeye, birbirini öldürenlerin mevzisine cephane taşır gibi konuşmaya hakkınız yok…
Bir matematik sorusunu çözer gibi bu savaşın analizini yapmaya, yandaşı olduğunuz siyasal hareketi bu savaştan aklamaya hakkınız yok…
Savaş bitsin demekten çok bu savaşı onlar başlattı demeye hakkınız yok, bu savaşı onlar körükledi deyip kin kusmaya hakkınız yok.
Hakkınız yok hiçbir savaşın taraflarını haklı çıkarmaya, vicdanınız insafınız varsa aklınıza sorun kalbinize sorun hakkınız yok buna…
Geçenlerde bir dostum sevdiğim bir yazardan Cemil Meriç’ten güzel bir söz hatırlattı:
“insafını kaybeden hakikati kavrayamaz”