- 19-10-2014 20:07
- 128
Farkında mısınız herkese bir karamsarlıktır bulaşmış gidiyor, geçtiğimiz son bir haftadır. Yaşanan onca olayın akabinde en çok duyduğum cümle şu: “burada yaşanmaz”
Nedir bu cümleyi kurdurtan herkese, nedir bu huzursuzluğun kaynağı, nedir bu endişe?
Onca emeğin çabanın ardından bu kentin ve kentlinin onca acının üstüne güç bela inşa ettiği huzur nasıl bir anda yerle bir oldu.
İnsanları bu noktaya ne getirdi? Ne kadar gerçek ne denli abartılıyor bilmiyorum ama silaha karşı olduğunu adım gibi bildiğim insanlara güvenlik endişesiyle silah almayı düşündürten bu gerginlik bu endişe bu kaygı nereden besleniyor dersiniz.
Belki de ne kadar vahşileşebileceğimizi gördük. Belki de IŞİD gibi canileri lanetlerken onlardan daha vahşi olabileceğimize tanık olduk. Belki de sandığımız kadar insan olmadığımızı hatırladık.
Belki de 16 yaşında bir çocuğu üçüncü kattan atıp başını taşla ezdikten sonra üstünden arabayla geçebilecek kadar ahlaksız vicdansız ve cani olabileceğimizi izledik. Ve bunu yapanlarla yan yana iç içe yaşadığımızı ve güvensiz olduğumuzu kendimize itiraf ettik ve hala bundan utanmadığımız belgeledik.
Birileri yaptıklarından utanmaz sosyolojik politik analizlerden kılıflar uydurur, öteki alır bu acıyı miting meydanlarında propagandasına meze yapar, diğeri başka ölümlerle kıyaslar o ölümler üzerinden gezicileri vurmaya çalışır bir diğerleri hoca efendinin neden bu çocuk için de taziye mesajı yayınlamadığını söyler lanet okur.
Hepsi haklı ama bu haklılık ahlaksızlığı örtmüyor maalesef. Hepsi ahlaksız ve de vicdansız.
Ama kimse yalın kat acısına teslim olup Yasin’e üzülmez. Çok mu zor politik hesaplar yapılmaksızın ölen insanlara acımak? Çok mu zor bu ölümlerin önünde durabilmek?
Batman’da yaşamak güven vermiyor, Batman’a gelmek güven vermiyor, düşünmek düşündüğünü söylemek ya da yazmak güven vermiyor. Tarafların hangisi adil hangisinden eminsiniz. Torba Yasalarla özgürlüklerinizi sizinle birlikte torbalara boğmaya çalışan bir devlet ya da hükümet mi?
Ya da olmadı sözüm ona Kürt halkının özgürlüğü için mücadele ettiği iddiasında sokakları yakıp yıkan yağmalayan gençleri zapt edemediği mazeretine sığınıp zapt etmeye çalışmayan bir siyasi hareket mi? O da olmadı her saldırıya uğradığında celallenen ve silah kuşanan bir diğer siyasi hareket mi?
Hangisi adil hangisi güven veriyor?
Kutsayıp, kutsadıklarına kurban ettiklerinin acısını anlamalarını beklemiyorum. Tarafların hiçbirinden bana güven telkin edecek bir samimiyet de beklemiyorum. Yalan sloganların ve siyasal manevraların altında ezip öldürdüklerini kutsanmış sıfatlardan arı düşünüp bir an olsun düşünebileceklerini ummuyorum.
Çünkü yalana ahlaksızlığa gömülmüş vicdanlarından bir tek kelime olsun duymadım daha. Bir tek nefes olsun almadım daha. Ağız dolusu küfretmekten başka bir şey gelmiyor içimden. İçimden düzgün cümlelerle güven telkin etmek sağduyuya çağırmak da gelmiyor. Hele ki akıl vermek haşa. Zaten aklın eseri değil mi bunca cinayet. Kalbi susturacak kadar güçlü şımarmış küstah aklın eseri değil mi bunca cinayet.
Bir daha gördüm ki Muhammed İkbal’in dediği gibi “Sanılmasın ki her insanın kalbi vardır”