- 25-08-2015 19:32
- 14330
7 Haziran 2015 seçimlerinin hemen akabinde MHP kuyuya taş attı. Kendi kendine ısmarlama bir misyonla kendine ana muhalefet rolü biçti.
Militarist bir zihniyetle komut üstüne komutlar verdi. Kimi zaman da bilgiçlik tasarlayarak koalisyon hükümetlerini, sanal âlemde kurup yıktı. Ama TBMM Başkanlığını, acılı adana kebabı misali AKP’ye el-ikram etti.
Yazılacak, çizilecek çok çelişki ve Türklük örf adetleri, ananelerine asla yakışmayan ve olmayan davranış, ikilem hatalarına düştü.
Bu düşüş devam ediyor. İnanıyorum ki bu tarz “yeni seçim”deki oy oranlarının düşmesine neden olacaktır. Olmazsa şaşarım göreceğiz.
AKP ve Bitlis’te beş minare pardon Ankara’daki Beş Tepeliye gelince “Milli irade böyle istedi. Milli iradeye saygılıyız. Mesaj alınmıştır” demelerine rağmen milli iradeye olan saygılarını, aldıkları mesajı milletçe birlikte yaşadık ve halen yaşıyoruz.
Sıkı durun şimdi can alıcı soruyu sormanın tam zamanı.
Milli iradeye duyulan saygı bu yaşadıklarımız ise ya “saygı duymuyoruz” deselerdi neler yaşayacaktık?
İşte sazın kırıldığı, sözün bittiği, mantığın ve aklın derin dondurucuda donduğu an bu an değil mi?
Mesaj alınmamıştır mantığını devreye koyup öylece hareket etselerdi hiç düşündünüz mü? Nelere maruz kalınacaktı? Şehit ailelerinin çığlıkları, feryat ve acıları görmezden gelinmeli mi?
Ölen siviller hangi politika ve siyasi projecilerin eseri? Anlayan, anlatabilecek mantık ve hukuk çerçevesinde bunun izahı, mizanı, açıklaması var mı?
Bu “yeniden olacak seçim” kimin seçimi? Hangi seçimden söz ediyoruz?
Bir sıfır önde olan bir futbol takımının atmış olduğu hileli gol ile maçı bitirmek zamana oynamak doksan dakikayı o hileli gol ile puan almak ve pirim elde etmek için başvurmadıkları metot ve yöntem kaldı mı? Gerek hukuk ve anayasal, gerekse hukuk dışı ve anayasayı da çiğnemek pahasına.
Yüce Allah (c.c) Kuran-ı Kerim’de birçok ayeti kerimede müşrikler için şöyle emir buyurur: “Bazılarınıza zulmetmek istersek onlara ahireti ve kendimizi unuttururuz”
Âcizane ben de bu mealin paralelinde diyorum ki Allah’ı (c.c) ve ahireti unutanların vay haline…
Özetle AKP ve yandaşları, yalaka ve yağcıları galiba oy sandığı ve seçmeni unuttu.
Hani meşhur bir deyiş var sevmediğim halde yazmanın tam yeri ve zamanı bu zamandır.
“üzümü ye bağını sorma” edasında meydanlarda at sürüyorlar.
At binmede ehil olsalar bari.
Ama onlara çatır çatır bağ sahibini hatırlatmak gerekir, siz üzümü utanmadan, sıkılmadan bağ sahibini yani seçmeni, oy sandığına kısacası milli iradeye kayıtsızlığı afiyetle tıka basa yediniz.
Yapılacak olan bu “yeni seçim”de yediklerinizin, içtiklerinizin, yaptıklarınızın ve yapmadıklarınızın faturasından nasıl ve ne şekilde vereceksiniz, nasıl kaçacaksınız?
Bağ sahibi üzümünü sormayacak mı? Yüce Allah (c.c) muhtemeldir ki size seçmeni ve oy sandığını unutturdu. Kendi elleriniz ve kaleminizle, imzanızla fermanınızı vermiş oldunuz.
Partiler, siyasiler aynı tıpkı eskisi gibi. Seçmen ve oy sandıkları yine aynı değişense gerilim, saygı duyulmamak uğranan büyük tahribatlar, küçülen ekonomi sebep olanlardan hesap sorulmayacak mı? Sanılıyor ki bu kez oranlar çok farklı olacak yüzdeler değişecek.
Ancak parti ayırmaksızın yazıyorum. Bu seçim onlar için mahşer olacak. Mizan terazisiyle ölçülüp biçilecek. Böyle olması gerekiyor ama olur mu, olmaz mı, bir köşe yazarı olarak en azından milli iradeye kalben saygı duyuyorum hem de şimdiden.
Benim, eşimin ve çocuklarımın da “yeşil pasaport” sahibi olmaları gereği ister istemez aklıma, “devlet adamlarının gerektiğinde çok hızlı ve ani Türkiye’den kaçışlarını kolaylaştırmak için mi veriliyor” şeklinde gelmedi değil.
Zira çıkış yolu kalmayınca hesap vermek, yargılanıp ağır ceza ve bedeller ödemektense “No Way Out”,”Çıkış Yolu Yok” deyip kaçış ve kurtuluş yolunu seçerler mi, merak etmiyor değilim.
2 Kasım 2015’te kaçanlar, kaçmak isteyenler acaba olacak mı? Bileceksiniz matematik ve denklemler bilimi, bilinenlerle yola çıkıp bilinmeyeni bilme ilmidir.
Şu sorunun cevabını bulamadım. Arıyorum. Hükümet için mi millet? Millet için mi hükümet?
Enerji Bakanı Sayın Yıldız’ın şehit olmasına ne gerek var ne de ihtiyaç. O zat zaten yaşamış, yaşadığı kadar normal eceliyle de ölse yatıp kalkıp şükretsin, ömrünün ilkbaharında ölenler keşke onun kadar yaşayabilselerdi.
Yok, eğer samimiyse korumalarını azat etsin, zırhlı araca da binmesin, karakollarda yatıp kalksın ölçü bu.
Hava atmasın yalan söylemesin kimseyi kandırmaya kalkışmasın…
Uyuz olanlar mı kaşınır? Koalisyonu duyanlar mı? Al sana tıpta yeni bir doktora tezi.
Biricik doktor dostlarıma önemle duyurulur. Zira koalisyon kelimesinden kaşınanlar var. Aslında kaşınanı kaşağıyla kaşımak gerekir.
Bitiriyorken hepinizin sağlıklı mutlu ve umutlu olmanızı diliyorum her şeye rağmen siz saygın “Sonsöz” okurlarımız…