Hasankeyf’te devede kulağa sevinmek

Hasankeyf’te devede kulağa sevinmek

Hasankeyf, gerçek tarihi tam olarak bilinmeden sulara gömüldü.

Çünkü Hasankeyf sadece bir yerleşkeden ibaret değil çok kadim bir tarih hazinesiydi.

Moğol istilası gibi şehrin hâkimiyetini eline geçirmek isteyenlerin savaşında defalarca yıkılmasına rağmen birçok inanca ve medeniyete başkentlik yapmıştır.

Bildiğimiz  kadarı ile ilk yerleşim yeri, nehir kenarında suya en yakın mağaralar, sonra  aşağı şehir, (en son  çarşıların bulunduğu yer), Karşı yaka Zeynelbey Türbesinin olduğu yerleşke yukarı şehir ve darphanenin bulunduğu yerlerdi.

Hasankeyf sadece tek bir yerleşke ve bir katmandan ibaret değildi.

Her bir katmanında, her bir adımında bir medeniyetin izi olan bir antik şehirdi çünkü.

Hasankeyf başkentlerin başkentiydi.

Hamdi Tanpınar “Bir başkent daima başkenttir, ne kadar susturulursa susturulsun yine konuşur” demişti.

Olmadık vaatlerle pembe rüyalarla susturdular Hasankeyf’i.

En gizemli ve  kadim tarihinin izlerini taşıyan ilk yerleşim yerlerinin büyük kısmı baraj suları altında kaldı.

Bu aşamaya gelmesinde en büyük suç bana göre paralı kazı işleri, restorasyon ve taşımada görev yapan sanat tarihçileri ve arkeologlarındır.  

Hasankeyf kazılarında görev yapan hemen hemen herkes  sadece ne kazanırım derdindeydi.

Sözde bilim insanları, kültür varlıklarını korumakla görevli kurullar Hasankeyf taşınabilir diyerek sular altına kalmasına çanak tuttu.

Kazı çalışmalarında görev yapanların daha işi tamamlanmadan, tarihi tümü ile gün ışığına çıkarılmadan Hasankeyf sular altında kaldı.

Tarihçiler, arkeologlar, bilim insanları seyretmekle yetindi.

Çünkü birçoğu Hasankeyf kazıları sayesinde payına düşen parayı aldı.

Kazı işlerinde görev alaların hiç biri Hasankeyf’in doğal şekli ile korunması gerektiğini cesur bir şekilde çıkıp söylemedi.

Bu gün Hasankeyf sular altında kalmışsa Hasankeyf taşınır raporunu veren, kazıları oldubittiye getiren, birkaç eserin taşınmasında görev alanlar en büyük suçlu olanlardır.

Tarih hiçbir zaman bunları af etmeyecektir.          

Daha iş işten geçmeden önce Hasankeyf’i yaşatma mücadelesi verenler defalarca bu gerçeği dillendirdi.

Ama herkes Hasankeyf konusunda sessizliğe bürünmüştü.

Bu konuyu şimdi niye tekrar  yazdığıma gelince;

Hasankeyf tarihi ile ilgili gazetemizde de yer alan görüntülü bir haberi gördüm geçenlerde.

Bir kez daha kederlendim.

Haberin başlığı Hasankeyf’te 800 yıllık su şebekesi bulunmuş.

Haberi okur okumaz ‘günaydın, Amerika’yı yeniden keşfetmiş birileri’ dedim kendi kendime.

Çünkü kaleye  Wezrine Köyü istikametinden getirilen su sistemini bilmeyen yoktu.

Toriçeli sistemi ile kilometrelerce öteden getirilen suyun  asırlar önce taşınması elbette müthiş bir mühendislik harikasıydı.

Ancak kaybedilen 12 bin yıllık tarihi eserlerin yanında devede kulak sayılır.

Şimdiki Hasankeyf Kazı Başkanı Zekai Erdal Erdal, büyük bir marifetmiş gibi çıkmış bu bilgiyi kamuoyu ile paylaşıyor.

Hasankeyf’teki büyük yıkıma zamanında karşı çıkmayanlar, şimdi yeni bir buluşmuş gibi kamuoyuna sunuyor.

Günaydın size ama kusura bakmayın kimse bunları yemez.

Bu buluşunuz Hasankeyf’te kaybedilenlerin yanında deveden kulak sadece.

Bu yüzden sevinecek bir keşif ve başarı değildir bu.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ