- 16-08-2020 16:50
- 50
Sağdan soldan değil, kitabın orta noktasından konuşacağım bugün.
Herkes sosyal medyadan, ekranlardan veya muhtelif yerlerden yazıyor, çiziyor, bağırıyor, çağırıyor…
Ben ise bugün koronanın merkezinden, tam ortasından bildiriyorum.
Neyin olup bittiğini size tüm çıplaklığıyla aktaracağım.
Yaklaşık 1 haftadır, virüsün en yaygın olduğu illerden olan Batman’ın en yoğun hastanesi olan Batman Bölge Hastanesindeydim.
Aylardır gözümüzden sakındığımız, bayramda bile elini öpmediğimiz, mücbir sebeplerin dışında bir araya gelemediğimiz anne babamız, kontrolsüz zevat yüzünden Covid19 kaptı.
Biz onları aylarca içeri tıkalım, kendimizden bile sakınalım, gezen tavuk gibi gezip oturan boğa gibi kurulan biri evlerine sinsice girip, tüm emeklerimizi boşa çıkarsın…
Cahiliz işte, hem cahil hem de katil!
Bu kadar bağırıp çağırıyoruz, mesafe, maske, temizlik diyoruz, birileri düğün, taziye, park, AVM diye cirit atıyor, sonra da gelip günahsızlara yapışıyor!
İş böyle olunca da ne hastane yetiyor nede doktor.
Sağlık Bakanımız her gün açıklamalar yapıyor, “hiçbir ilimizde kapasitemiz % 100 dolu değil” diyor.
Eyvallah sayın bakanım, size saygı duyuyor, emeğiniz ve çabanızı takdir ediyoruz.
Devlet açıklama yaparken tabiî ki sadece rakamlara bakmaz.
İşin psikolojik, güvenlik, ekonomik ve siyasi yönlerini alır, öyle konuşur.
Bunlara bir itirazımız yok ama işlerin daha iyi ve hızlı işlemesi içinde bazı gerçeklerin işlenmesi gerekir.
Batman, vakaların en yoğun olduğu illerden.
Yıllardır bitti bitecek denen koca bir hastane ve resmi gazete de yapılma kararı çıkmış lakin hala taş üstüne taş konulmamış 500 yataklı başka bir hastane var.
Buna mukabil çevre, hatta batı illerine ambulanslarla kurulan mekik ağları var.
Dediğim gibi korona havuzunun içerisindeyim.
Hastaneye gittiğimiz gün babam için çok zor şartlar altında bir oda ayarlayabildik, anne içinse beklemeye başladık.
Hastane tıklım tıklım ve neredeyse her gelen 3 hastadan ikisi koronalı.
Bir de bunların yanında gelip, sosyal mesafe kuralların uymayan refakatçiler var.
Bunlar, hem hastaların hem de hastane personelinin işini zorlaştırıyorlar.
Annenin solunumu sıkıntılı, başından ayrılamıyoruz.
Bir taraftan telefonlar, bir taraftan fiziki görüşmeler, saatler ilerliyor, bulaş riskimiz artıyor ama yatak bulamıyoruz.
Sağ olsun sağlık müdürümüzden memuruna kadar tüm personel, çabalıyor ama olmayınca olmuyor.
Gece doktor, Şırnak’ta boş bir yatak bulduk sizi oraya sevk edelim mi dedi.
Baba burada, anne Şrınak’ta zor olur, biraz daha bekleme şansımız var mı dedik.
Başka bir hastayı sevk ettiler Şırnak’a refakatçiler kadın, biraz bekleyin ailemize haber verelim, başımızda erkek yok, belki de üstlerin de para yok…
Doktor, hastanızın durumu kritik, acilen yoğun bakıma yatması gerekir, evet diyorsanız ambulansla Şırnak’a göndereceğim, yok diyorsanız bekleyen diğer hastalardan birini göndereceğim diyor.
Aile perişan…
Yaklaşık 24 saat bu tarz olayları izleyip acile doluşan insanların nefesleri arasında kendimizi kollamaya çalıştık.
Çok şükür ki personelinde üstün çabası ve desteğiyle bir yatak bulup anneyi yatırdık.
Bu arada, babayı ve kendimizi fazlasıyla ihmal ettiğimiz aklımıza geldi.
Malum, virüs, zayıf bünyeleri sever, ben ise yaklaşık 24 saat boyunca neredeyse hiç uyumamış ağzıma da ne su ne de yemek almamışım.
İşin ilginç yanıysa bunun farkında bile değilim!
Uykusuz ve aç beden, kuru boğaz, yoğun pozitif vaka, virüsün en sevdiğinden!
Babanın durumunu stabil hale getirip birini nöbetçi bırakıp eve geçtim.
Aslında eve değil direk banyoya, çocuklara sakın dokunmayın bana dedim.
Duş alıp üstümü değiştikten sonra izole bir ortamda istirahat edip tekrar hastane.
Yaklaşık bir haftadır, bu döngü devam ediyor.
Vücut direncimiz düşmesin diye arada eve gelip izole şekilde dinlenip, paklanıp dönüyoruz.
Niye dönüyorsunuz derseniz, serviste refakatçi bulundurma zorunluluğu mevcut.
Personel bakıma yetişemiyor maalesef.
Herkesin korona olduğu ortamda 24 saat bulunmak zorundasınız.
Biz de, abi ve kardeşlerle riski azaltmak için nöbetleşe kalıyoruz.
3 kişilik oda da üçte refakatçi düşünün ve her 3 hasta da Covid pozitif.
Allah muhafaza…
Herkes alternatif arıyor ama yok.
Özeller, ilçeler, komşu iller…
Odamızdan biri büyük uğraşlar sonucu özel hastanenin birinde bir oda ayarlamış.
Apar topar hastalarını transfer ettiler.
Bir süre sonra oğlu geri geldi biz odaya geri geleceğiz diye, ne oldu dedik.
Biz gidene kadar odayı başkasına satmışlar…
Satmışlar derken, biri gelmiş, odaya geceliği 5 bin lira vermiş, hastane yöneticileri de odayı vermiş…
Yok yazamayacağım, bu kadarı da fazla!
Biraz da sağlık personelini yazalım, çok yorgunlar çok yoğun çalışıyorlar, acil servis, yoğun bakım, servisler, ambulanslar…
Buralarda çalışıp virüs kapmamak neredeyse mucize.
Çoğu personel de virüs kapmış ama işler yürümek zorunda. Hasta olup karantinaya giren personelin nöbetleri diğer arkadaşlarına kalıyor.
Allah o personellere ve ailelerine sabır versin.
Birileri keyfi geldi halay çekecek diye, onlar uykularından, ailelerinden ve bazen hayatlarından oluyorlar.
Yetki makamlarına gelince, beyler, resmi veya siyasi açıklamalara bakmayın, sahaya bakın ve acil önlemler alın.
Biliyorum, şahitte oldum insanlar oda bulamayınca sizi arayıp oda ayarlamanızı istiyor. Doktorları arayıp yakınıma oda ayarlayın demek yerine yeni odalar ve hastaneler ayarlayın.
Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesini bitirin artık.
500 yataklı hastaneyi başlatın artık!
Atıl durumda ki eski devlet hastanesini değerlendirin artık.
Semt polikliniklerini ihtiyaca binaen dizayn edip aktifleştirin artık.
Bunları yaparken de seri olun.
İnsanlar ölürken, siyasi ve bürokratik söylemleri çok anlamazlar.
Anlamak da istemezler.
Ankara’yı ayağa kaldırın.
Oda yetmiyor deyin, oda 5 bin liraya satılıyor deyin, hastane inşaatı bitmiyor deyin, diğer hastane inşaatı başlamadı deyin, insanlar ölüyor deyin…
Bu arada lütfen anne babama dua edin.
Bana, abi, kardeşlerime ve tüm hasta, hasta yakınlarına da.
Bu ortamda bulunup virüs kapmamak çok zor!
Yazı yazmak da zor…
İnsanların bu virüsün sadece kendi canlarını değil kendi canları üzerinden tüm yakınlarının canını da tehlikeye attığı gerçeğini bellediği yarınlar dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın…