- 22-02-2019 15:52
- 30
Hastalık denince; Baş, diş, göz, romatizma, mide, bağırsak, kalp, böbrek, tansiyon, prostat... Ve diğerleri gelir.
Bunlar ve bunlara benzer maddi hastalıklar vücudun bir bölgesinde hasıl olsa tamamına sıkıntı verir.
Hastalığın bir başka kısmı olan manevi hastalık da toplumun bir kısmıda olsa, genelde tüm topluma zarar verir ve muzdarip eder.
Padişahın bir oğlu varmış, kötülükler yapmakta, yanlışların peşinde gitmekte, söz ve nasihat dinlememekteymiş
Söylenen her söze de"her koyun kendi bacağından asılır" ile "günah da benim sevap da" diyerek karşı çıkarmış. Bu olay padişahı çok üzermiş.
Padişah dönemin alimine durumu anlatıp oğluna çare bulmasını istemiş.
Hoca efendi padişaha "işime karışmama ve vereceğim emri çiğnememe karşılığında teklifi kabul ederim" demiş. Padişah bu teklifi kabul etmiş.
Bunun üzerine hoca efendi kasabı çağırıp iki koyunu kesmesini ve onları padişahın oğlunun odasının penceresine bacaklarından asmasını istemiş.
Kasap denileni yaptıktan sonra hoca iki asker çağırarak, nöbet tutmalarını kendisi emir vermedikçe bu iki koyunun indirebilirmemesini emir etmiş.
Prens odasına gidip durumu görünce askerlere "hemen oradan indirilmesini" söyleyince askerler hocanın talimatını ve babasının emrini anlatarak "indirmeyeceklerini" belirtirler.
Prens hacaya giderek;
-Hocam bu ne? Hemen kaldırın. Dediğinde
Hoca
-İki koyun "her koyun kendi bacağından asılmış."diyerek teklifi red etmiş.
Prens meseleyi anlar ancak anlamazlıktan gelerek oradan ayrılmış.
Zaman geçtikçe koyunlar kokmaya başlamış, babasına durumu anlatmış, babası da hocaya verdiği sözü söyleyerek "hiç bir şey yapmayacağını" söylemiş.
Koku dayanılmaz bir hal alınca tekrar hocaya gidip durumu anlatınca hoca "Her koyun kendi bacağından asılır" diyerek cevap verince "Ama hocam kokusundan dayanilmiyor"deyince hoca"işte bizim de sana anlatmak istediğimiz bu. Senin de yaptıklarının bir de kokusu var işte ondan dayanılmıyor"
Yüz yıldan fazladır yaşanan manevi hastalıklar kişi ile sınırlı kalmamış tüm İslam alemini etkilemiştir. Kendimize gelme zamanı gelmiş ve geçmiştir. Bize miras bırakılan bu manevi hastalıkları tedavi etme ve geleceğe bırakmama zamanıdır. Bunun için:
"Muhabbet, uhuvvet, sevmek İslâmiyetin mizacıdır, rabıtasıdır. Ehl-i adavet, mizacı bozulmuş bir çocuğa benziyor ki, ağlamak ister, birşey arıyor ki onunla ağlasın. Sinek kanadı kadar ehemmiyetsiz bir şey, ağlamasına bahane olur." (Hutbe-i Şamiye)