HDP - AKP ORTAK PROJESİ!

Ortak derken ortaklık anlaşılmasın.

Aynı projeyi, farklı şekilde ele alarak sonuçlandırmaya çalışmak diyelim.

HDP camiası, kadını ve kadın üzerinden toplumu ilmek ilmek işledi.

Önce eşitlik dedi, kadını topluma arz etti.

Toplumda farklı şekilde konumlandırılan kadın, yerini yadırgadı.

Yok dediler, kadın erkek arasında bir çizgi yok!

Siz birsiniz, cinsiyet farklılıklarının oluşturduğu hiçbir sınırı tanımayın.

Siz kimsenin namusu değilsiniz.

Kimseye ait değilsiniz, evlenmek, çocuk yapmak, çocuğa bakmak, kocaya hizmet etmek ve tek bir kişiye bağlanmak zorunda değilsiniz… 

Bu söylemler, toplumumuzun dini ve kültürel yapısına uymasa da HDP’nin Sosyalist/Komünist ideolojisiyle örtüşüyordu.

Bu geçişi sağlarken çok ciddi kırılmalar yaşandı.

Bunalımlar, intiharlar, cinayetler…

Ama adamlar istikrarlı bir şekilde istediklerini topluma dayatınca, ciddi aşamalar kat ettiler.

Başarı kat etmelerindeki en önemli faktör ise devletin bu konuda yeterince tedbir almaması, hatta değirmenlerine su taşımasıydı.

Kadın, artık ailenin değil sosyal yaşamın bir parçası olmuş.

Sosyal statüsü aile statüsünün önüne geçmiş, kısmen de yok etmişti. Kadın aileden çıkınca da ciddi sosyal patlamalar yaşanmıştı.

Sosyal patlamalar her zaman kriminal patlamalara gebedir.

Gebelik süresi de oldukça kısadır. Nihayet doğum gerçekleşti ve toplumda kriminal patlamalar zirve yaptı.

Amaç hâsıl oldu. Çünkü toplumu dönüştürme projesini üstlenen firmalar/partiler önce aile yapısını hedef alırlar.

Ailenin en önemli yapı taşı da kadındır. Kadını aileden çıkardınız mı onu toparlamak neredeyse imkânsızlaşır. Toparlanamayan ailede, dönüştürülmeye çalışılan toplumun en önemli adımıdır.

AK Parti hükümeti iktidara gelince, bu konuda farklı yaklaşımlar bekledik.

Aslında beklentilerimiz kısmen gerçekleşti.

Dini özgürlüklerin artırılması, toplumun dine olan yaklaşımını ve dinin topluma olan yansımasını farklılaştırdı.

İş böyle olunca da beklentiler arttı.

Özgürleştirme adı altında aileden ve dinden uzaklaştırılan kadınların tekrar özüne dönme şansı doğdu.

Ama öyle olmadı. Topluma arz edilen kadınlar özüne dönemedi, özüne sahip kadınların bir kısmı da özünden sapıp, ucube bir hal aldı.

Ucube örnekleri verip çirkinleşmeyeceğim. Ama hükümetin bu konudaki çalışmalarının HDP’yi aratmadığını deklere etmeden geçemeyeceğim.

Yapılan yanlış uygulamaları geçip, yakın zamandaki somut örneklere geçeceğim.

Toplum tarafından muteber bir din âlimi olarak görülen Dr. İhsan Şenocak hocanın, tesettür ile ilgili Kuran hükmünü beyan etmesi, linç edilmesine neden oldu. Seküler kesimin linci, hükümetin infazı ile sonuçlandı.

Aile Bakanımız kadının çalışma oranının % 41’e çıkarılacağını söyledi. İyi de ablacığım, Reis en az 3 çocuk yap diyor. Çalışan kadın nasıl 3 çocuk yapacak. Hadi yaptı, o çocuğa, eve ve kocaya kim bakacak. Hadi kadın baktı, o işgal ettiği pozisyondaki işi kim yapacak? (Kadın Süpermen/süperwomen mi?)

Yanlış anlaşılmasın, kadın çalışmasın demiyorum. 

Aile Bakanının çalışan kadının sayısının artırılmasını eleştiriyorum. Çünkü çalışan kadın evde olamaz. Evde olmayan kadın, aileyi koruyamaz. Kadın aileyi koruyamazsa, aile diye bir şey olamaz!

Aile Bakanı da aile ilgili problem yaşamamak için aileyi kökünden kaldırmayı düşünüyor galiba!

Sonrasında çıkmış, “kadın beyanı” esastır diyerek, tüm erkekleri potansiyel yalancı, hanzo ve sapık haline getirmişlerdir.

Yani gömlek arkadan da yırtılmış olsa, Hz Yusuf suçludur ve zindanı hak ediyor!

Yani bugün olsa, bu iktidar yine Hz. Yusuf’u hapse attıracak. Süt içen bir bebek dile gelip şahitlik etse bile…

Niye, çünkü kadın dünyanın en muteber varlığıdır!

Haşa, o zaman ikiye karşı bir şahitlik hakkı veren yüce İslam dini kadına iftira mı atmaktadır?

Finaldeyse eski bakanlarımızdan biri çıkmış, “arkadaşlarımız içkisini içebilen, namazını kılabilen, yeri geldiğinde orucunu tutabilen…” diyor. Ne yani öyle olunca o rakı kafalılar size oy mu verecek!

Kusura bakmayın ama adaylarınızı rakıda mayalayıp, şarapla yıkasanız, başörtüsünü yasaklayıp, anıtkabirde yatıp kalksanız, yine o seküler, laik, Kemalist güruh size oy vermeyecektir. Ama siz, bağrında doğduğunuz seçmeni kaybedeceksiniz.

Tıpkı sizi iktidara taşıyan dindar kimliğinizi kaybettiğiniz gibi.

Korumak için ant içtiğiniz aile yapısını toz duman içinde bıraktığınız gibi!

Özgürleştireceğiz dediğiniz dini duyguları heder ettiğiniz gibi!

Unutmayın, bu toplumun gücü inancından gelmektedir. Sizin gücünüz de dindar kimliğinizden ve toplumun desteğinden.

Dindar kimliğinizden ve toplumsal destekten uzaklaştığınızı net olarak ifade etmek istiyorum.

Ailenin yapı taşı olan kadını toplumsallaştırarak, toplumun yapı taşı olan aileyi yok edip, toplumu bertaraf ettiğinizi net olarak ifade etmek istiyorum.

Kadın çok değerli bir varlıktır. Onu fıtratına uygun olarak konumlandırırsanız, ihya olursunuz.

Ama fıtratına aykırı şekilde konumlandırırsanız imha olursunuz!

Bir Ferrari düşünün, 500 traktörden daha değerlidir. Ama siz kalkıp ikisi de aynı sistemle çalışır, eşittir aynı işi yapar derseniz, ikisine de zarar verirsiniz. Ferrari’ye pulluk takıp, tarlaya sürdüğünüzde, tarlayı da pulluğu da Ferrari’yi de pert edersiniz…

Toplumu korumak için aileyi, aileyi korumak içinde kadını korumalıyız. Yanlış konumlandırma üçünü de imha eder.

Onu yaratan, onun fıtratını da zaaflarını da üstünlüklerini de toplumsal statüsünü de net olarak ifade etmiştir. Onun dışına çıkarsanız, onu pert eder, Üreticinin/Yaradan’ın da tokadına müstahak olursunuz!

Kadının toplumda hak ettiği şekilde konumlandırıldığı, kimsenin haksız itham ve fillerle karşılaşmadığı bir toplum dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ