- 05-08-2020 19:03
- 12934
O sözün aslı “herkesin başına bir polis” şeklindeydi.
Suç oranlarının çok yüksek olduğu, suçlu ile mücadelede görevlilerin yetmediği durumlarda kullanılır.
Toplumun hepsi aynı suçu işlerse, ona ne polis ne mahkeme ne de hapishane yeter.
Yasalardan çıkarırsınız o suçu, işlemeyeni fişlersiniz olur biter!
Corona mevzusunda da aynı durum söz konusu.
İnsanlar o kadar rahat, o kadar duyarsız, o kadar vurdumduymaz ki ne hastane yetiyor, ne doktor ne de sağlık personeli.
Burada yanlış anlaşılma olmasın, sistem savunuculuğu yapıp, suçu vatandaşa atmıyorum. Sistem tıkandıysa, sorumluların mutlaka çıkıp cevap vermesi gerekir.
O ayrı bir konu.
Lakin vatandaşın da bazı hassasiyetlere dikkat etmesi gerekir.
“Ben her istediğimi yaparım, devlet de bana her türlü bakar” mantığı yanlış.
Yanlış olan ne?
Devletin müteşekkil olduğu yapının yine insanlardan oluşuyor olması.
Yani sizin yüklediğiniz yükün yine size binmesi.
Siz çok yüklenince devlet ezilmiyor, sizin gibi etten kemikten oluşan insanlar eziliyor ve atladığınız bir konu daha var.
O etten ve kemikten olanların da ruhu var, ailesi var, fizyolojik ihtiyaçları ve umutları var.
600 bin nüfuslu bir şehirde ben her istediğimi yapar, hastalığı da kaparım der.
Sonra da nüfusun yarısını veya yarısının yarısını hastanenin kapısına yığarsanız, sistemi bozarsınız.
50 hasta bakan doktor, 100 hasta bakar ama 500 hasta bakamaz.
100 hasta bakan hemşire 300 hasta bakar ama 1000 hasta bakamaz. 24 saat nöbet tutan acil tıp teknisyeni 48 saat tutar ama 72 saat tutamaz…
Tutturursanız, kendi sağlığınızı da tehlikeye atarsınız.
Uyumayan, dinlenmeyen, beslenmeyen, çoluğunu çocuğunu görmeyen sağlık personeli, nasıl fiziksel ve ruhsal olarak iyi olabilsin ki?
Fiziksel ve ruhsal olarak iyi olmayan sağlık personeli, nasıl insanlara yeterince faydalı olabilsin ki?
Biliyorsunuz, terzinin dikkati dağılırsa, kumaş gider.
Sağlıkçının dikkati dağılırsa…
Sağlık personeline iyi bakmak gerekir.
Bu süreçte çok yüksek performans sergilediler.
Kendilerini, ailelerini, çevrelerini ihmal ettiler.
Birçok arkadaşları gözlerinin önünde eridi gitti. Ama onlar, Batman’ın sıcağında, o tandır gibi tulumlarda canla başla mücadele ettiler.
Hastalandılar, hasta olan arkadaşlarının yerine nöbet tuttular, eve gidemediler, tatil yapamadılar, ama birileri kınaya gidiyor diye 48 saat uykusuz kaldılar.
Birileri 3 saat kesintisiz halay çekip ayakları ağrıyor diye acilin kapısına dayanıp, yarım saat bekledi diye fırça yediler.
Odayı, makamı, kravatı, bırakıp vatandaş beklemesin diye sahaya indiler ama birileri, 1 kilo domates için, içinde 500 kişi olan markete daldı, virüsü kapıp geldi.
Hastane kapısında 500 kişiyi görünce de feryadı bastı…
İyi de cancağızım, kimse domates yetmezliğinden ölmüyor.
Niye daldın o 500 kişinin içine?
Bir anda gelen 500 kişiye nasıl baksın 24 saattir ayakta olan insan?
Eyvallah, tesis ve personel sayısı iyileştirilmeli.
Çocuk Hastanesi ivedilikle devreye alınmalı, 500 yataklı hastanenin temeli aynı hızda atılmalı.
Lakin vatandaşta biraz dikkat etmeli.
Normalde Diyarbakır hariç tüm çevre illerden ve yurt dışından hasta alan Batman’ın bu süreçte tıkanmasının bir sebebi de aşırı yüklenmedir.
Binalar için yetkilileri göreve davet ediyoruz.
Sağlıkçılar içinse sizi saygı duruşuna davet ediyorum.
Kendi görevleriyle birlikte, karantinaya alınan arkadaşlarının görevlerini de yüklenen, yeterince uyuyamayan, beslenemeyen ve dinlenemeyen personele sesinizi yükseltmeyin.
Her eve, her zata, her söze bir sağlıkçı görevlendirilemiyor.
Çünkü zat çok, söz çok ev çok…
Sağlık personeli sayımız 3650, özelleri de sayarsak 5000 olsun.
Yatak sayısı ise toplamda 1325.
Dışarıdan hiç hasta almasak bile içeridekiler 2 düğün, 3 taziye ile bu kapasiteyi doldurur.
Herkesin görevini ve sorumluluklarını layıkıyla yerine getirdiği yarınlar dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın…