- 25-12-2021 09:10
- 25-12-2021 12:54
- 154
Toplumdaki öfke ve şiddet kültürü, linç vakalarında artışa yol açmaktadır.
Bir ay içerisinde şehrimizde iki fiziksel linç vakasının yaşanması, iyiye alamet değildir.
Bu yazıyı yazmadan önce birkaç kişiye sordum;
Kaçırma ve taciz iddiası ile şehrimizde yaşanan iki linç olayı esnasında orada olsaydınız ne yapardınız?
Aldığım cevap korkunçtu;
“Daha beterini yapardım” şeklindeydi.
Bu cevaptan da anlaşılacağı gibi toplumun büyük çoğunluğu, linç vakalarına sıcak bakıyor adeta.
Oysa şehrimizde yaşanan son iki linç vakasında da faillerin suçluluğu kesinleşmemiş ve tümü ile bir söylenti ve şüphe üzerine linç olayı yaşanmıştı.
Yaşanan darp sonrası yabancı uyruklu kişi cezaevine gönderilirken, diğer şahıs da başına darbe aldığı için hastanenin yoğun bakım servisinde ölüm kalım savaşı veriyor.
Ölüm kalım savaşı veren şahıs ruhsal sorunları olan biriydi, üstelik iddialara göre kendisi baba olduğu için çocuklara yönelik davranışı da evlat sevgisinden kaynaklanmış ve kötü niyetli değilmiş.
Tabi biz ne savcı ne de hakimiz.
Yaşanan iki linç olayında kimin suçlu, kimin suçsuz olduğuna karar veremeyiz.
Ancak kimse, mahkemelerce suçu kesin görülmedikçe suçlu olarak ilan edilemez.
Kişi suçluysa bile bunun cezasını verecek olan öfkeli kişiler değil, yargıdır.
Suçlular yakalandığında yapılacak iş ve işlem, kolluk kuvvetlerini arayıp hak ettiği cezaya çarptırılması için şahsı onlara teslim etmek, mağdur ve şahit olarak kişi hakkında davacı olmaktır.
Ama son zamanlarda yaşanan iki vakada olduğu gibi kişinin cezası sokakta verilmeye çalışılmaktadır.
Bu, son derece tehlikeli ve yanlış bir yöntem ve yaklaşımdır.
Evine giren hırsızı yakalayan vatandaş, mahalle sakinleriyle bir olup hırsızı öldüresiye dövüyor.
Mahallede ‘sapık var’ sözü ile sokağa dökülen mahalleli, şüpheli olarak gördüğü her kişiye saldırıyor.
Bir kere bu yaklaşım, kanun ve kural tanımazlıktır ve kesinlikle kabul edilebilir bir durum değildir.
Bu, düpedüz meydanı boş bulmaktır.
Bu, yargıya kolluk kuvvetlerine güvenmemektir.
Acilen bu durumun önüne geçmek gerekir.
Fiziki linçin de suç kapsamına alınıp bu suça bulaşanların cezalandırılması gerekir.
Toplumu sarmalayan şiddet, her geçen gün tüm yaşamı etkisi altına almaktadır.
Bu şiddetin en önemli ayaklarından biri de linç kültürüdür.
Linç kültürü gittikçe tehlikeli bir hal almaktadır.
Gerekçesi ne olursa olsun linç, doğru bir cezalandırma yöntemi değildir.
Çünkü her bir fiziki linç, kontrolsüz şiddet ve ölüme teşebbüstür.
Medyanın bu tür olayları haberleştirme şekli ve her alanda linçe karşı önlemler alınmaması, vatandaşın suçluları kendi yöntemi ile cezalandırmasının önünü açacaktır.
Kaldı ki şiddet içeren hiçbir linç olayının haklı bir gerekçesi ve savunması olamaz.
Sebebi ne olursa olsun linç vakalarına göz yumulup, meşru görülürse, bu durum toplumsal şiddeti arttırır, yargıya ve adalete olan güvenin yok olmasına yol açar.