HÜDA HANIM’A…

HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya geçtiğimiz günlerde Diyanet İşleri Başkanlığına “çocuk istismarı” konusunda yüklendi.
Günahların yarıştırılmasındansa doğru olanın ifadesi elzemdir. Ancak sayın Kaya bu konuşmayı yaparken bazı gerçeklerden bihaber gibiydi.
Mensup olduğu partinin yardım ve yataklıktan pek çok üyesinin yargılandığı PKK örgütünün 18 yaş ve altı onlarca çocuğu dağa götürdüğünden bahsetmedi.
Her türlü istismara açık bu çocuklardan bahsetmemesi haklı söylemlerinin de altını boşalttı.
İstimarın her türlüsünü lanetliyorum. İdeoloji fark etmeksizin suçluların en ağır cezalara çarptırılmasını savunuyorum.
Toplumu ifsad eden olaylara bakışımız bu olmalıdır. İstismara alet olan Ensar vakfı ya da kuran kursları ise mühür vurulmasını canı gönülden istiyorum. 
İstismar eden bireyin fikri sağcı, solcu, liberal yada kemalist olabilir. Bu haysiyetsiz olduğu gerçeğini değiştirmez.
Ancak Hüda hanımı vicdana davet ediyorum. Diyarbakır HDP il binası önünde kızlarını arayan annelerin çığlığını duymaya davet ediyorum.
Kendisinin konuşması sırasında sesi yüksekti. Ancak hiçbir yüksek ses “Diyarbakır annelerinin” sessiz haykırışlarından daha haklı değildir.
Hüda Hanım tüm Kuran kurslarını töhmet altında bırakan konuşmasını yaparken Murat Karayılan’ın sağ ve sol tarafında oturan kız çocuklarının ellerini tutarak çektirdiği fotoğrafı unutmuş gibiydi.
Öyleyse hatırlatalım. Hüda Hanım 28 Şubat’ın yaslı günlerini yaşamış bir kadın. Ama meclis konuşmasında ifade özgürlüğünün olmadığından bahsediyordu.
Bu konuşmasını yaparken ise ikna odalarını, hakkıyla kazandıkları okullara alınmayan başörtülü kızlarımızı, oğlunun askeri liseden mezun oluşunu tel örgüler arkasında izlemek zorunda kalan teyzemizi unutuyordu. 
Her kim diktatörlük, yasaklar ve anarşi görmek istiyorsa bundan çok değil bir 40 sene evvel ki Türkiye’ye bir baksın.
Kargaşa görmek isteyen mavi kimlik karneleriyle devlet hastanesinde kuyruk olan o halkın haykırışlarına kulak versin.
Amatör belediyeciliği ve şehrin kokusunun ve dokusunun infialine tanık olmak isteyenleri ise çok uzaklara götürmeyeceğim.
İstanbul Büyük Şehir Belediyesine şu an bakmaları kafi.
Ancak anlaşılan o ki Hüda hanımın ifade özgürlüğünden anladığı şey bu ülkenin liderinin vefat etmiş validesine, karısına kızına özgürce hakaret edebilmek.
Türkiye aleyhine özgürce faaliyetlerde bulunabilmek ve tüm bunların cezasız kalması…
Ancak öyle bir dünya yok efendim.  Öyle bir dünya yok. Mecliste dilediğiniz kadar sesinizi yükseltebilirsiniz. 
Bu hakikati ayan beyan gizlediğiniz gerçeğini değiştirmez. 
Kalın sağlıcakla.

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ