- 20-03-2018 22:30
- 26
İdam; ülkemizin şartları, bağlı olduğu değişmez ve değiştirilemez yasaları, medyanın toplum üzerindeki etkisi, manipüle olayları, adalete güvenin giderek azaldığı bir dönemde haklı gerekçeler olsa da gündeme getirmek, talep etmek istemek, doğru değildir.
İdam, infial uyandıran olaylar, medyanın abartılı yayınları, siyasilerin talebi, kin ve nefret sonucu insanların devletten talep ettiği bir yasa.
İdam devletin yasal bir dayanağa dayanarak kişinin hayatına son verme yanı öldürme olayı. Günümüzde medeni! Kabul edilen birçok ülkenin yasasında bulunan, uygulanan, caydırıcı olduğuna inanılan, ülkemizde de uygulanması istenilen yasa.
Peki dinen devletin çıkardığı yasalarla uygun bulunduğu halde sorumluluğu ve mahşerde, mahkeme-i kübradaki durumu nasıl hiç düşündük mü?
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:
“(Kıyamet günü) bir adam bir başkasının elinden tutmuş olarak gelir ve: “Ey Rabbim! Bu, beni öldürdü!” der. Aziz ve celil olan Allah da: “Onu niye öldürdün!” diye sorar. Adam: “İzzet senin için olsun diye öldürdüm!” der. Allah Teala: “İzzet benim içindir!” buyurur. Bir başka adam da bir başkasının elinden tutmuş olarak gelir ve: “Ey Rabbim! Bu beni öldürdü! Der. Allah: “Onu niye öldürdün?” diye sorar. Adam: “izzet falancanın olsun diye öldürdüm!” der. Allah: “izzet falancanın değildir!” diye buyurur. Adam (katil öbürünün) günahıyla döner.” (Nesei,Tahrim 2)
***
Haberleri takip eden Adana’da Cinsel istismar sonucu öldürülen bir gencin babasının feryadını sanırım duymuşlardır. Bir baba küçük kızına cinsel taciz yaptığı için 17 yaşındaki bir genci öldürmüş, yakalandığında tv. kameraları önünde “Kızıma tecavüz eden…” beyanlarda bulunmuş, haberi takip enler “iyi ki öldürmüş” demiş, öldürülen gence beddua edilmiş, ailesine hakaretler edilmiş ve katilin bırakılması içinde de 14 bin imza toplanmıştır.
Çocuğun babasının ısrarlı takibi sonucu mahkeme gerekli tahkikatı yapıp DNA testi neticesinde çocuk yaşta hamile kalan ve bu yüzden bir gencin ölümüne sebep olan kızın öldürülen gençten hamile kalmadığı ortaya çıkmıştır.
Şimdi olayın iç yüzünü bilmeden, masum biçimde öldürülen gencin arkasında beddua eden, kötü konuşan, hakaret eden, cinayetin işlemesinde herhangi bir katkısı olan bu vebalın altında nasıl kalkacaklardır.
Şimdide şöyle düşünelim bu cinayeti baba değil de yasal olarak idam edilip öldürülseydi bu kanunu çıkmasında katkısı olan ve oy verenlerin tamamı Allah katında katil olacakları ihtimali vardır.
Özellikle iman esaslarındaki eksiklik, Allah’ın rızasından çok toplumun ve yasaların rızasına daha fazla önem verdiğimizdir. Oysa ölüm ve sonrası Allah’ın hükmünün geçerli olduğu, yasa, töre, gelenek, toplumun genel kabul görmesinin önemli olmadığıdır.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem: “Eğer sema ve arz ehli bir Mü’minin kanını (haksız yere dökmede) iştirak etselerdi, Allah her ikisini birden cehenneme atardı.” (Tirmizi diyet.)
“İman, ihanetle öldürülmeye bağdır, Mü’min ihanet sebebiyle öldürülemez.” (Ebu Davut Cihat 169)
“Her günahı Allah’ın mağfiret etmesi muhtemeldir. Ancak bilerek Mü’mini öldüren veya kafir olarak ölen kimse hariç…” (nesei, tahrim.1 )
“Bir insanı öldürmenin dünyanın harap etmekten” daha büyük olduğunu söyleyen dinimiz ve bu dinin mensupları olarak “laik, demokratik, Cumhuriyet, Atatürk ilke ve inkılâpların bağlı…” düşünüldüğünde ahrete imanı olan bir Müslüman’ın talep etmesi hiçte akıl karı değildir.
Doğru bir talep olması ayrı bir konu yasanın doğru çıkması ayrı bir konudur. Yasamanın talepleri göz önünde bulundurarak çıkaracağı bir kanunun virgülünde noktasında veya herhangi bir imla ile istenilenin dışında bir mana yüklenebileceği, uygulama merci olan hakimlerin karar vermede niyete göre değil de yazılan metne göre karar vereceklerinden haksız ve dinen cinayet sayılacak kararlar çıka bilir. Veya bugün değil de yıllar yıllar sonra hata yüz yıl sonra bu yasa yürürlükte olduğu müddetçe işlenen her cinayette bu yasanın çıkmasında payı oranında mesul olacağı ve Allah katında hesabı sorulacağı tehlikesi hep var olacaktır.
Pegamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem: “Yeryüzünde haksız yere öldürülen bir insan yoktur ki katilinin günahından bir misli Hz. Adem’in ilk oğluna (Kabil’e) gitmemiş olsun. Çünkü o haksız öldürmeye yolunu ilk açandır.” (Buahr)