İDEAL ÜLKE

Makaleler arşivimde ideal ülke profilini yazmıştım.

Tekrar yazma gereği duyuyorum.

Ola ki ders alanlar olur ve bu yola koyulurlar.

Koyulmazlarsa da benden günah gitsin.

Ben bir basın mensubu olarak görevimi yapayım da yapmayanların, mutlaka ağır bedeller ödeyeceği bir zaman dilimi vardır.

Normal zamanda yapılacaksa bir kaç ay sonra yerel seçimler olacak.

Siyasetçiler, yine danışmanları tarafından önlerine konulan en akılcıl projeleri hafızlayıp, sahaya inecekler.

Başlayacaklar sınırsız pembe tablolar çizmeye.

cek-cak’lı vaadlere…

Kendilerinin dahi inanmadığı ve asla yerine getirmeyecekleri vaatlerini sıralayıp duyuracaklar.

İstisnasız hepsi bu rollere soyunacaklardır.

Hatta şimdiden sinyallerini alıyoruz bile.

Oysa ideal yönetim ve ideal ülke modeli, uzayda değil.

Uzak hiç değil.

Bakın ekonomisini ve eğitimini yerine oturtmuş ve ileri demokrasiye geçmiş onlarca ülke var.

Halkına konforlu bir hayat sunan ve uygulayan bu ülkelere gidip, yönetim tarzlarını, yapmış oldukları kalkınma modellerini görerek notlar almak, hatta siyaset adamlarıyla yüz yüze görüşmek, her halde uzaya gitmek kadar zor değil.

Kaldı ki artık uzaya da çay bahçesine gidilir gibi gidiliyor neredeyse.

Ne yazık ki yapılan roller, verilen vaatler ve söylenen yalanları bire bir gören milli irade de alışkanlığından vazgeçmiyor.

Futbol takımı tutarcasına parti tutuyor, kemikleşmişcesine.

Bildiğini okuyor.

Partilerin programlarını, vaatlerini dikkatle inceleyip gerçekten yerine getirip getirmeyeceklerini düşünmeden, sorgulamadan hatta geçmişi bile göz önünde bulundurmadan oy’larını sandığa atıyorlar.

Sonra da çekiyorlar.

Aralarında aydın sınıfın insanları da yanmakta olan ateşlerde yanıyorlar.

Başkanlık seçiminde evet ile hayır’ların oranı çok yakındı.

Yüzde 50 küsur evet, 49 hayır çıkmıştı.

Peki, Başkan, yüzde 49 hayır verenleri nereye koyacak?

Yani sadece yüzde 51’lerin mi başkanı olacak?

Seçim vaatlerini bir hatırlayalım.

Kalkınmış müreffeh bir ülke vaat edilmişti, kalkınabildik mi?

Söylenen ve ileri sürülen projeleri, yerine getirdiler mi? Acaba hatırlıyorlar mı?

Sorgulayan ve ilgilenen var mı?

İdeal bir ülke de eğitim, ekonomi, kalkınma endeksi, halkın yaşam konforu, iç ve dış politikalar, ücretlilerin maaşları, enflasyon, ileri demokrasi… daha da fazla uzatmaya gerek yok, bu soruları netleştirmeden, sadece teori demeçlerle adeta terapi niteliğinde söylem ve demeçler vermekle her şey güllük gülistanlık oluyor mu?

Son olarak diyorum ki siyasiler rasyonel olarak kendilerini gözden geçirmeden, realistçe özeleştirilerini yapmadan, hatalarıyla, sevaplarıyla kendilerini filtrize etmeden, söylediklerini yerine getirmeden rahatlayamazlar.

Toplum, verilen vaatlerin zamanla yerine getirilmesini bekleyecek.

Artık teknolojinin yüksek boyutlarda olduğu bir dijital milenyum çağdayız.

 

Kişinin kendini bile aldatması kadar acı ne olabilir ki?

Gün, günü kazanma günü mü?

Yoksa ülkemizi ve milletimizi büyük kazançlara konfora, rahata, kalkınmaya eriştirme günü mü?

Düşünmek gerek.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ