- 18-06-2014 21:06
- 140
Padişahın biri halkının içindeki ruhi hastalıkları sezip, tebaasından birini çağırmış.
Klasik söylemle: Dile benden ne dilersen…
Köylü kurnazının gözü dört dönmüş, Padişahın verebileceklerini düşünmüş, hayalini kurduğu şeyler gözünün önünden geçmeye başlamış…
Padişah ama bir şartım var demiş! Sana ne verirsem, komşuna 2 katını vereceğim demiş.
Adamın gözünün önünden geçen film şerdi anında inmiş. Benim alacağım en büyük ödülün iki katını alacak o demiş!
Hiç tereddüt etmeden: Benim 1 gözümü çıkarın demiş!
Komşusu iki katını almasın diye keseler dolusu altını reddetmiş, birde üstüne gözünü feda etmiş.
Sonuç, onun bir gözü çıkarılırken, komşunun iki gözü çıkarılacak!
Niye mi anlatıyorum padişahlar döneminden kalan hikâyeciği! Tabii ki bunun günümüze yansımaları olduğu için!
***
Günümüzde komşusu kazanmasın diye kaybetmeye razı olan o kadar çok insan var ki!
Bir adım öne çıkmak için ileriye gitmek yerine, önündekini geriye çekmeye çalışan, yükselip insanları geçmek yerine durup onların ayağının altındaki merdiveni çeken…
İmparatorluklarını başkasının başarısızlıkları üzerine kurmaya çalışan!
Kıskançlık ve hased hastalığı da diyebileceğimiz bu duygu, aslında sadece ticari hayatı değil, toplumun tüm alanlarını tehdit etmektedir.
İnsanların din ve kültürlerinden uzak kalması, okuyup kendilerini geliştirmemesi, ilim sahibi olmadan fikir sahibi olmaları, onları oldukça çirkin arayışlar içerisine sokar.
Halbu ki reel olarak baktığınız da komşunun kalkınması demek çevresinin kalkınması demek olacaktır. Hareketin olduğu yerde bereket olacaktır. Zengin komşunun fakir komşudan daha çok faydası olacaktır insana(o gözlükle bakıldığında).
Bizde yok maalesef, ben bu sabah ki siftahımı yaptım git komşumdan satın al diyen esnaf sanatkâr yok artık…
Dünyaya kafa tutan padişahlar, halkının bu birlik ve beraberliğine güvenip meydan okuyorlardı! Benim bir gözümü çıkar diyen halkın olduğu bir yerde “değil dünyaya karıya bile kafa tutamaz padişah!”
Okuyalım okutalım, gelişip geliştirelim, bu zihniyeti değiştirelim. Kalkınmanın da alçalmanın da topyekûn olabileceğini anlayıp anlatalım.
“Ulan herif iki günde uçtu, kesin çalmıştır” nidaları yerine “Helal olsun demek ki iyi çalışmış ki bir yerlere gelmiş” demeye alıştıralım kendimizi…