- 29-11-2015 17:19
- 24
Bu haftaki konuğumuz Mehdi Öztüzün.
Kahvaltımıza kendisini tanıtmasıyla başlamasını istiyoruz. Aslında her soruya hazırlıklı olan, söylediklerinin arkasında duran biri olmasına rağmen kendini tanıtma konusunda zorlanıyor.
“İnsanın en çok kendini anlatması zordur” diyor. Kendini sosyalist olarak tanımlıyor.
Sovyet Sosyalizminden farklı olarak değerlendiriyor. İnsanlar tarafından sosyalistlerin inançsız olduklarının düşünüldüğünü belirtiyor. Marx’ın “Din, sosyal adaletsizliğin samimi bir isyanıdır” sözünü hatırlatıyor. Kendisinin hiçbir zaman ateist olmadığını söylüyor.
Kahramanının Che Guevara ve Abuzer Gaffari hazretlerinin olduğunu belirtiyor.
Gaffari’ye Robin Hood benzetmesini yaparak “İlk Robin Hood Abuzer Gaffari’dir” diyor. “Asrısaadet dönemini biz sosyalizm olarak düşünüyoruz” diye ekliyor.
Bizler Mehdi Öztüzün’ün ismini daha çok siyaseten biliyoruz, kendisini öyle tanıyoruz.
Bir dönem siyasi parti başkanlığı yapmış, İmralı görüşmeler yapmış, cezaevinde yatmış.
Oysaki Mehdi Öztüzün Batman’ın en eski avukatlarından biridir. Futbolla arası çok iyi, gençlik yıllarında aktif olarak ilgilenmiş. O dönemlerden teklifler de alıyormuş ama yine de “iyi ki hukukçu olmuşum” diyor. “90’larda hukukçuya daha çok ihtiyaç vardı” diye gerekçesini açıklıyor.
Hukukçu olmasına rağmen hukukun egemen sınıfın kurallarından oluştuğunu düşünüyor. Ahlakı hukukun üstüne koymamız gerektiğini dile getiriyor.
Şuan oluşturdukları Barış İnisiyatifinden bahsediyor. Bir siyasi oluşum olmadığını, hiçbir partiyle görüşmediklerini, partilere oy veren insanlarla görüştüklerini vurguluyor.
Sanal ortamda çağrı yapmışlar. Farklı düşüncedeki insanları bir araya getirerek bu oluşumu başlatmışlar. İnsanların birbirlerine tahammülü olmadığına değiniyor. “Oysaki önce birbirimize alışmalıyız, kokularımızı tanımalıyız” diyor.
Eğer barış gelecekse farklı düşüncedeki, farklı gruptaki, farklı etnisitedeki insanların birbirine tahammül etmesiyle geleceğini söylüyor.
2 yıl hapis yattığı dönem avukatlığını yapanlardan, görüşmelere gelenlerden birinin de Hüda Par Genel Başkanı Zekariya Yapıcıoğlu olduğunu söyleyen Tüzün, Hüda Par yöneticilerinin de Barış İnisiyatifine güvenmesinin önemli olduğuna vurgu yapıyor.
Böylelikle farklı düşünceye sahip olunsa da birbirini anlamak için toplandıklarını söylüyor.
Özelikle divansız, lidersiz bir girişim olduğuna değiniyor Öztüzün.
Temkinli hareket ediyorlar. İnsanların güvenini boşa çıkarmak istemiyorlar.
İleriye dair bir plan oluşturmamışlar. Şimdilik 3 ilke etrafında toplanıyorlar. İlerde ortak alınacak kararla devam edecekler.
İlk olarak savaştan zarar gören toplumun % 95’ini bir araya getirmek istiyorlar.
Daha sonra insanların birbirlerinin kutsallarına saygı göstermesi gerektiğine inanıyorlar.
Barış kavramının içinin boşaltıldığını söylüyorlar. “Hak ve eşitliğe dayalı yoksulluğun olmadığı bir barış getirilmeli” diyorlar.
Yazarlarımız tarafından özyönetim ve demokratik özerklik sorusu yöneltiliyor.
Özyönetimin önce bağımsız birleşik Kürdistan olarak çıktığını söyleyen Tüzün “Daha sonra şartlar, dünya ve Sovyet sosyalizminin hatalı uygulanışı nedeniyle İmralı’da Kürk Halk Önderi bir değişikliye gitti” diyor.
Türkiye’de, Ortadoğu’da farklı etnisite ve farklı inanç gruplarının nasıl beraber yasayabileceği düşüncesiyle yola çıkıldığını belirtiyor. “Birlikte yaşamanın enstrümanı demokratik özerlik oldu. Halkın kendini yönetme arayışı oldu” diyor.
Özyönetimle ilgili daha detaylı konuştuk. Yargılanma sürecini ve İmralı görüşmelerini dinledik. Gazetemizin diğer sayfalarında daha detaylı okuyabilirsiniz.
Kahvaltımızın sonlarına doğru Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin vurularak öldürüldüğü haberini aldık. Eline silah almayan, barış, adalet, hukuk için çabalayan bir insanı vurdular. Elinde zeytin dalı olanların öldüğü bir ülke halini aldık. Sıradanlaşan bu ölümlere yazılacak çizilecek çok bir şey kalmıyor. Faili, failin arkasındaki güçlerin bulunmasını talep etmekten başka söylenecek pek bir şey yok sanırım. Hoşçakalın…