- 08-05-2015 20:40
- 98
Selamlar sevgili okurlarım...
Gazetemizin diğer sayfasında da gördüğünüz üzere 1 Mayıs İşçi Bayramına özel bir söyleşi hazırladım sizlere, ancak tüm düşüncelerimi giriş yazıma sığdıramam diye ayrı bir makale ele alayım dedim.
Söz konusu işçi olunca söyleyecek şeyler de epey bir derinleşiyor haliyle.
Önce hangisinden başlayayım diyorum, aklıma kapı dışarı edilen TPİC emekçileri geliyor.
Sonra hangisiyle devam edeyim diyorum, işlerine son verilen DEDAŞ işçileri yokluyor hafızamı.
Anlayacağınız var da var efendim...
İyisi mi, bugün ruh halimi anlatma faslını bırakıp konuya balıklama bir dalış gerçekleştireyim.
Demin de anımsattığım üzere bugün işçinin ve emekçinin bayramı 1 Mayıs...
Sömürülen işçinin başkaldırışı...
Ezilen halkların direnişi... Bir nevi Newroz gibi...
Baskıların yoğun olduğu topraklarda direnişler de meşhur oluyormuş. Bu da yaşayarak öğrendiklerimizden...
Direniş deyince, işçi geliyor akla.
İşçi deyince üretim yerine ölümler geliyor ama.
Nasıl gelmesin ki?
Başınızı 1977’lere çeviriyorsunuz, 34 işçiye mezar olan Taksim’i görüyorsunuz.
Bugüne çeviriyorsunuz, 301 işçiye mezar olan Soma, göz kırpıyor size.
1 Mayıs, tam da bu yaşananlara bir cevap aslında.
Başkaldırış da diyebilirsiniz buna.
Bugün alanlarda “sömürüye hayır” diyecek işçiler.
Taşeronlaşmayı lanetleyecekler.
Ucuz iş gücüne isyan edecekler.
Elinizi emeğimizden, ürettiklerimizden, ücretlerimizden, bedenimizden, toprağımızdan çekin diyecekler...
Bugün, alanlara inecek bütün işçiler, var olun...
1 Mayıs’ınız kutlu olsun...