- 16-12-2016 22:27
- 12118
Mezheplere, küçük hesaplara, zafiyete, kışkırtmalara ve ayırımcılığa sebep olacak küçük fikirler önemli değil, ben onları pas geçerim (yok İran Şii’ymiş, Beşer Essad da bir Şii birlikte iş birliği yapıyorlar vs.) bu ve buna benzer yan yollar ve ayrıntıdır, bana göre anayola bakmak gerek.
Halep’te katliam, Türkmenler soy kıyımına uğruyor, elbette ki yabana atılmayacak kadar önemli konular bunlar.
Ama biz bu ayrıntılara takılırsak lokasyonda kayboluruz.
Resmin büyüğünü total olarak görmemiş oluruz.
Öze dönelim;
Suriye neden bu hale geldi?
Kimler ve niçin Suriye’yi yıkıma, işgale, iç savaşa sürükledi?
Özne konumunda olan bu işgal güçlerin hedefleri neydi? Çıkarları nelerdi?
Suriye’nin an itibariyle geldiği durumun baş aktörleri kimlerdir?
Canlı canlı üstelik de hayli dram ve kanlı izletilen bu filmin figüranlarına neler vaat edildi?
Meseleye bu pencereden bakılsa konu daha berrak ve net anlaşılmaz mı?
Öncellikle Suriye ve Suriye kategorisine giren bu yem konumundaki benzer ülkeler, dış saldırılara, işgallere, iç çatışmalara karşı neden savunmasız kalıyorlar?
Tarihten tutun da an itibariyle günümüze değin bu ve buna benzer ülkelerin en tepedeki siyasileri Başkanları v.s ülkeleri için neler yaptılar? Neler yapmadılar?
Niçin bu kadar savunmasız kalıp hemen teslim olup kolay kolay harabeye dönüşebiliyorlar? Bu zaaflarından ders almak gerekmez mi?
Teknolojide, ekonomide, siyasette, milli savunmada, askeri ve daha olması gereken en önemli olan, hayati önem arz eden devlet yönetiminde zaaf, boşluk, çağa ayak uyduramayıp geride kalmak sizi avcılara yem yapar diye düşünüyorum.
Bu emperyalist güçler, işgalci güçler neden kendileriyle paralel güçte olan ülkeleri hedef almayıp oldukça kolay ve direnç gösteremeyecek nitelikte olan zayıf ülkeleri hedef alıyorlar? Düşündürücü değil mi?
Örneğin Suriye’ ye yaptıklarını İran’a yapabilirler miydiler?
İran’ı göze alamadılar.
Geçmişte provasını yaptılar.
Irak-İran savaşında ABD, Saddam’a silah yardımı yaptığı halde 7 yıl süren savaşa rağmen İran’ı dize getiremediler, savaş barışla nihayet bulmuştu.
Güçlü-zayıf, av-avcı hikâyesi gibi...
Şuna da dikkat etmek gerek; gözden kaçırmamalı;
Genellikle Ortadoğu ülkelerinin ekonomileri güçlü değil, kırılgandır.
Teknolojileri hemen hemen yok gibi.
Askeri güçleri oldukça basit ve yeteriz, hem savunma bakımından hem sayı açısından.
Bu ve buna benzer zayıf noktalarını, onları avcı ülkelere yem eden nedenleri satır başıyla olsa da örnekleri listelemek mümkün.
Bu işgalci ülkelerin ağa babaları konumunda olan İngiltere, ABD, İsrail ve uşakları olan AB ülkelerinin ortak çıkarları BOP (Büyük Ortadoğu Projesini) de yabana atmamak gerek.
En dram olan eylemler zinciri Müslüman olan ülkelerin figüran roller alıp üstlenip bu Emperyalist güçlere bilerek yahut detayları bilmeyerek basit çıkarlar uğruna birbirlerini imha edip çoluk çocuk yaşlı kız kadın demeden öldürmeleri...
O ülkeyi imha edip taşeron rol almaları çok acı değil mi?
Bu sahneleri Pakistan’da, Afganistan’da ve daha birçok dini İslam olan ülkelerde defalarca gördük, şahit olduk.
Ama gereken yardımları her açıdan veremedik.
Bu pasif davranışlarımız onların iştahını kabartıp liste yapmaya başlıyorlar sıraya koyarak.
Beynime kazıdığım ve benimle birlikte mezara kadar gelecek olan skandal davranış: ülkelerini, topraklarını vatandaşlarını ve namuslarını koruyamayan bu işgal altındaki devletçikler olan Irak, Suriye, savunma anlamında teknoloji ve askeri önlemlerini almadılar, alamadılar, silah yapamadılar.
Ama bu kavimlerin ataları âlemlere rahmet olarak gönderilen son peygamber Hz. Muhammed Efendimizin ( s.a.v.) torunun kafasını kesmeyi başarıp bunu yapabildiler.
Kerbela olayı…
Yaşandıktan sonra bu beldelere asla huzur gelmeyecek, diye düşünüyorum.
Kalın sağlık ve sevgiyle siz saygın Batmanlılar ve değerli Sonsöz okurlarımız.