İSLAM ÜLKELERİ NE KADAR İSLAM

Kur’an-ı Kerim ve Sünnet referans alınarak, Adalet, Yönetim, İnsan hakları ve Uluslar arası ilişkiler başlıklarında, Georg Vaşintong üniversitesi görevlileri: S.Rahman ve Hossein Askari tarafından 150 ülkede araştırma yapılıyor. İlk 40 sırada hiçbir İslam ülkesi yer almıyor. İlk sırada Yeni Zellanda, 2.sırada İsveç, 3.sırda Hollanda yer alıyor. Bunun sebebi; 19.Y.Y. dan itibaren İslam ülkelerinde batı hayranlığı ve aşağılık duygusunun hakimiyeti. Aklıselim ve sağduyulu Müslümanlığın yokluğu.
Şimdi şu soruyu soralım. Hiçbir mazerete dayanmadan, çifte standarda yaslanmadan Dini mensubiyetimiz ve şahsiyetimiz ne? Menkıbe ve hurafe meraklısı demirbaş ilahiyatçılarımızın düştüğü durum.  Dinin eğlence, Afyon, hurafe yığınına dönüştüğü, dini kavgaların oluştuğu, dinin sahibinin Allah(C.C.) olduğu halde, Allah(C.C.) adına kendi görüş ve düşüncelerin uçuştuğu, din bekçilerinden geçilmeyen, insanların ötekileştirildiği, din adına dini insanlara sunanların dinden bihaber olduğu bir ortamda yaşıyoruz.
İslam’ın hak, hukuk, doğru çalışma, üretme, emek, ticaret, ahlak ve sosyal adaletinden bahsedilmiyor. Dindarlık belli bir takım ibadet ve ritüelleri tekrarlama alışkanlığına dönüşünce, gündelik hayatın pek çok alanında son derece hodbin, hayrat ve menfaatperest olunabiliyor. İslam düşüncesi kapitalizme gönüllü hizmet sunuyor. İslam uleması modern çağın icraatlarına uygun fetvalar üretmekten çekinmiyor. Özellikle faiz, kredi gibi çetrefilli konuları hiyel (hile, hüner, tedbir, çare) mantığına uygun fetvalar marifetiyle halletme hususunda mahir. 
  Din ulaması ne hikmetse insan hakları, özgürlük, cinsiyet ayırımcılığı, sosyal adalet konularını gündeme taşımada isteksiz davranıyor. Tasavvuf samimi dindarlık olarak gösteriliyor. Tarikatlar sektör gibi çalışıyor. Promosyon dağıtıyor. Din sayesinde güç, nüfus ve menfaat elde etme kavgası veriliyor. Hoş görü ve muhabbet yerine, öfke ve nefret üretiyor. Bu durum İslam liginde niye küme düştüğümüzün belgelerini veriyor. Mustafa Öztürk’ün ifadesiyle. Hem de bizzat kendi ellerimizle dinin son kullanma tarihi belgesini imzaladığımız gerçeği hakkında adam akıllı düşünmemiz gereğine işaret ediyor.
Bu günkü İslam ülkeleri ve dünya: Dünya haritasını önünüze serin, Fars körfezinden başlayarak İspanyaya kadar bir çizgi çekin, oradan Çine kadar uzayan çizgi içindeki üçgen İslam ülkesiydi. Tek millet! Tek İman! Tek kitap! Ya şimdi? Aynı din, aynı dil, aynı mahallin insanları, aynı mescidin içinde yedi çeşit cemaat namazı kılıyor. Savaş kardeşlerinin arasında 72 millet ortaya çıktı. Her millet İslam’ı bıraktı. Ölü kıssaların, köhne harabelerin,  çürümüş kemiklerin ardına düştü, Allah’ı unuttu.
Tevhit ölü kitapların içinde kelimeler biçiminde, Şirk ise toplumun içinde sınıflar biçiminde can buldu. Din fırkalara ayrıldı. Ümmet kavime ayrıldı. Her parça lokma halinde yağlı, yumuşak kolaylıkla yutulur hale geldi. Hıristiyanlar ve Yahudiler mason teşkilatında birleşerek İslam ülkelerine hükmetmeye girişti. Kumda oynatarak, kanla oyalayarak, guruplara ayırarak, servet savaşlarıyla, beyhude tartışmalarla, boş ve beyhude düşünceler ve ilimlerle, sonuçsuz aşk ve kinlerle, yanlış düşmanlarla İslam ülkelerinin başını bağladı ve gözlerini rüya ile boyadı bu ecnebiler. Geldiler, yaktılar, gitmediler.
  Ya işimiz? Bir kesim hala eskinin kalıntısıyla meşgul ve dünyada ne olduğunu anlamamakta. Dünyanın kimin elinde olduğunu anlamış olanların bir kısmı oturmuş, maymun gibi olanları seyrediyor.  Onların yaptıklarına ortak olarak, davranışlarını üretiyor. Bunların gözünde yalnız ecnebiler insandır. Hesap kitapçı insanlardır. Çünkü ecnebilerin parası var, gücü var. Bizler artık fakirleştik, iyiliklerimizde hakir oldu. Zenginleşen ecnebilerin ayıpları marifet haline geldi Onlar hepimizi ve her şeyimizi maymun gibi yetiştirmek ve maymunlaştırmak istiyorlar. Bir tek şeyden korkuyorlar, korktukları bizim onları taklit etmekten vaz geçeceğimiz den.
Nasıl olurda onları taklit etmeyiz? Kendimizi anlamakla. Bunun içinde düşünce sahibi olmak gerekir. Bu gün çocuklarımız her şeyi öğrendikleri halde, bir tek düşünmeyi öğrenmeyecek şekilde yetiştiriliyor. Zihni boş, taze ve temiz, gürbüz ve sağlıklılar ama çocuklarımızın aklını başlarından gözlerine indiriyorlar. Modern Amerikan eğitim ve öğretimiyle, görsel ve işitsel, yani sadece gözleri ve kulakları çalışsın. Gizemli hale getirilen şeyleri görmesinler, işitmesinler Avrupalının aklı gözündedir, kulağındadır, tenindedir, burnundaki sümüktedir Bilgisi midesi, Sanatı midesinin altındadır. Aşk ise sade hazza tapınmadır. Özgürlüğü sadece yağmalama, sadece Altın’ı tanır, sadece güçten anlar. Kurttur, tilkidir, faredir. İster ki, bizleri koyun yapsın. Dinimizi kapatsın, dünyamızı talan etsin. Etrafımızı uyutsun, civanlarımızı harap etsin. Hanımlarımızı utanmaz, erkeklerimizi şerefsiz, kızlarımızı gelin, ihtiyarlarımızı korkuluk, çocuklarımızı zihni boş yapsın. Unutmayalım, hayvanlar görsel, işitsel yetiştirilirler.
  Bizim çocuklarımız her şeyi anlamalı. Dünyayı, ahireti, insanı, her şeyin hareketini, anlamını,  kendisi için olanı, halk için olanı, Allah(C.C.) İçin olanı. Hatta kulluk bilinci Tevhidi, şehadeti. Bunun için Mehmet Akif ‘in şu mısraları anlamanın ifadesi. Doğrudan, doğruya Kur’an-dan alıp ilhamı, asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı. 
  Müslüman ve İslam ülkesi olabilmemiz için, önce kendimiz ve dahi çocuklarımızı bilimsel bir irade ile Kur’an-ı kerimle tanıştırmalıyız. Allah (C.C.) Mesajıyla yaptıklarını anlatıyor. Hemde bilimsel araştırmalar için insanlara ödev veriyor. ‘’ Bu Kur’an-ın gerçek olduğu açık ve net olarak anlaşıncaya kadar, onları hem dış dünyalarında, hem de kendi iç dünyalarında ayetlerimizi göstereceğiz. Rabbinin(her an) her şeye tanık olması yetmez mi?’’(Fussilet suresi;53.ayet).  İnsanlar Kur’an-ı Kerimi inceleyerek, Allah(C.C) tasavvurlarını ve hayat algılarını gözden geçirmeli. Müslüman İslam’ı iyi bilen, hayatını Kur’an-ı Kerim ile inşa eden, diğer insanlara da bilimsel ve mantıksal tebliğ edendir. Allah(C.C.) Cümlemizi hakka tabi olan, batıldan uzak duranlardan eylesin. İnşallah! Selam ve Dua ile.

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ