İSLAM VE ADALET

Adalet, İslam’ın özü ve İnsanı yüceltmenin adıdır. 

Müslümanların yoğun yaşadıkları ve yönetimde oldukları memleketlerde, adalete güven azaldığı anda, İslam ve din sorgular hale gelir.

Çünkü memleketlerin ekonomik ve siyası başarıları liderlerine verilirken, yanlışları İslam’a mal edileceğidir.

Adalet ve onun eseri olan emniyet ile güven İslamiyet’in şiarıdır. Peygamberimiz sallallahu alyehi ve sellem, Mekke’den Medine’ye hicret sırasında dahi onu öldürmeye gelen düşmanları değerli eşyalarını ona teslim edecek kadar güvenlerini kazanmıştı.

Hz. Ömer Allah ondan razı olsun “Adalet mülkün temelidir.”

Almanlar :”Adaletsiz bir memleket, güneşsiz bir dünyaya benzer.”

Araplarda: “Eğer ruhta sevginin ışığı olursa, insanda güzellik olur. Eğer insanda güzellik olursa, evde uyum ve yardımlaşma olur.

Eğer evde uyum ve yardımlaşma olursa, ülkede huzur ve devlet olur. Ve eğer ülkede düzen ve adalet olursa, dünyada sulh ve barış olur.

Cuma hutbesinde Kur’an’dan bir ayet okumak farz. Geçmişten günümüze kadar İslam âlimlerinin adalet vurgusu yapan Nahl suresi 90 ayetini icma ile hutbelerde okumaları, tesadüf değil bir hakikatin ta kendisidir.

“Şüphesiz Allah, adaleti, ihsanı ve akrabaya yardım etmeyi emreder, Çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı yasaklar. O düşünüp tutasınız diye size öğür veriyor.” (nahl 90)

Bireylerin adil olması önemli olsa da devletin adil olması daha önemlidir. Özellikle idare makamında olanların aleyhlerinde de olsa adalete önem vermeleri ve adil olmaları ise en önemli olanıdır.

“Allah size, mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi, işitici, her şeyi görücüdür.” (Nisa 58)

Dini hassasiyeti olan idarecilerin, adalet konusunda bir değil bin defa hassas olmalıdırlar. Çünkü onların tüm başarıları  hanelerine yazılırken en ufak bir adaletsizlik durumunda ise “Müslüman dır, yaptığına bak”, “Müslümanlar işte böyledir” gibi sözlerle yanlışları dine mal edileceğidir. Hem adaletsizlik, hem de onun yüzünden dine saldırı ve eleştiri vebalı büyük olacaktır.

Adalet; taviz verilemez, hatır gönül için feda edilemez, akraba ve dost için kenara bırakılamaz, İslam’ın olmazsa olmazıdır.

“Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutun, kendiniz, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun. (Haklarında şahitlik ettiğiniz) zengin olsunlar, fakir olsunlar Allah onlara (sizden) daha yakındır. Hislerinize uyup adaletten sapmayın, (şahitliği) eğer, büker(doğru şahitlik etmez), yahut şahitlik etmekten kaçınırsanız (biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Nisa 135)

Kişiyi, düşüncesini, ırkını, tipini, davranışını, siyasi duruşunu, tavrını, yaptıklarını beğenmeye bilir, karşı olabilir, nefret ve kin besleyebilirsin ancak ona karşı adaletsiz asla olamazsın.

Nefsine, duyguna, hissine, çevre baskısına, şeytanın tuzağına her ne sebep olursa olsun adalette taviz verdimi Ahrette Allah bunun hesabı soracağı gerçeğidir.

“Ey iman edenler, adil şahitler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alı koymasın. Adaletli olun.

O takvaya daha yakındır. Allah’tan korkup sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır.” (Maide 8)

Adaletin kaynağı İnsan hak ve hukukuna riayet etmekle başlayıp tüm doğayı, hatta evreni kapsadığıdır.

Adalet; belli kesim, din, mezhep, meşrep için değil herkes için elzemdir. Tarafgir adalet haksızlıkların kaynağı zulmün ta kendisidir.

Küvet, adaletten yana değil de siyasetten yana olursa o zaman mazlumun feryadını Allahtan başkası duyamaz, mağduriyeti giderilemez, onun bedduası arşı alayı gazaba getirip “Yaş ile kuru bir arada” yana bilir.

Ebu hureyreden rivayet edilen bir hadiste Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:

“(Allah’ın kabul ettiği) üç müstecab dua vardır, bunların icabette mazhariyetleri hususunda hiçbir şek yoktur. Mazlumun duası misafirin duası, babanın evladına duası.” (tirmizi, Birr)

İbnu Abbas(ra) Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem:

“Mazlumun bedduasını almaktan kork. Zira Allah la bu dua arasında perde mevcut değildir.” (Buhari Zekat.)

Onun içindir ki atalarımız: “Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste.” Demişlerdir.

Selam ve Dua İle.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ