- 23-02-2022 08:20
- 23-02-2022 08:43
- 4270
Ülkemizin teknik eleman ihtiyacını karşılamak için Mesleki Eğitim Merkezi oluşturulmuştur. Amaç ara elaman yetiştirilmektir. Tabi proje yeni olduğundan her yeni uygulanan program gibi aksaklık ve noksanlıklar olacaktır.
Bazı İşverenler; çalışanlar üzerinden haksız kazanç elde etmek için bu hizmeti istismar edebilirler. Örneğin 50 çalışanı olan bir işyerinde çalışanlarının kaydını yaptıktan sonra devletin,çalışan için tahsis ettiği ücreti, çalışanlara vermemesi veya bir kısmını vermesi durumunda çalışandan çok işveren bu işten kazançlı çıkacaktır.
Ne yazık ki bunun bölgemizde birçok örneği vardır. Devlet destekli birçok projede bu tür istismarlar görülebilmektedir. Devlet; İŞKUR üzerinden çalışan işçiye asgari ücret kadar bir ücret verirken işveren, işçiden devletin verdiği desteğin bir kısmını alma şartıyla çalışmasına müsaade etmekte ve böylelikle haksız kazanç elde etmektedir.
Aynı şey devletin diğer destek ve teşvikleri içinde söz konusudur. Devlet çiftçiye koyun, inek, tavuk, hindi, arı ve benzeri destekler sunar. Çiftçi bunlardan uzun süreli yarar sağlama yerine hemen satarak paraya çevirir.Bir nevi “Altın Yumurtlayan Tavuğu” kesen açgözlü insan gibi hemen menfaat elde etmek ister.
Bu durum bundan 30 sene evvel Devlet Destekli Teşviklerde de görülmüştür. Bölgenin kalkınması için yapılan fabrika ve çiftlikler tamamlanmamış, devletin verdiği teşvikler çarçur edilmiştir. Devletten alınan paralar, hotel ve pavyonlarda, eğlence ve kumar masalarında harcanmış, artlarında bıraktıkları fabrika ve çiftlikler kullanılamaz hale gelmiştir.
Devlet, verdiği teşviklerle bölgeyi kalkındırmak isterken istismarcılar, fakir fukaranın elinde bulunan birkaç kuruşu da borç niyetine alıp ödemeyerek birçok kişiyi mağdur etmişlerdir.
Tabi sözüm hadsizleredir. Bu fırsatları değerlendirerek bölgeye yatırım yapanlar da vardır. Bu kimseleri ayrıca takdir etmek gerekir ki zaten kendi gayret ve çabaları sonucu elde ettikleri imkânlar, onlar için en büyük mükâfat olmuştur. Bölgemizde bugün var olan birçok işyeri ve fabrika bu çalışkan ve taktir edilecek kimseler sayesinde kurulmuştur.
Bu gün de devletin sunmaya çalıştığı imkânlar yine tekelci sermayeciler tarafından istismar edilmektedir. Ürünler depolanarak stok edilmekte, fazla ürünler toplanılarak fiyat artışına gidilmektedir. Nerdeyse bu bolluktan kıtlık çıkararak karaborsacılıkla halk mağdur edilmektedir.
Bugün devletin indirim için yaptığı girişimler bir kısım sermaye sahipleri tarafından bertaraf edilmiştir. Devlet alımı ucuzlatmak için vergi indirimine giderken, bazı fırsatçılar indirimi zam olarak yansıtmaktadırlar.
Örneğin tüketim maddelerinin ucuzlaması adına vergi indirimine gidilmiş ama yumurta stokçuları, bunu halka yansıtmaları gerekirken hemen zam olarak ekleme yoluna giderek ceplerine indirmişlerdir.
Bu tür uygulamalar aç gözlü birçok sermaye sahibi için geçerlidir.
Devlet, bu konularda acil önlemler almak zorundadır. Evet, ekonomik ve küresel sıkıntılarımız vardır. Ama bizlerden olan, bu ülkenin ekmeğini yiyen, bu halkın sırtından geçinen tekelci, karaborsacı, fırsatçı sermaye sahiplerine de “dur” denilebilmelidir. Gerekirse caydırıcı olacak cezalar uygulanmalıdır.
Yoksa adamlar yaptıkları haksızlıkla milyon dolarları götürürken küçük meblağlı cezalar caydırıcı olmayacaktır.
Gerekirse varlıklı kesimlerin kâr marjları halkın lehine olacak şekilde azaltılabilmelidir. Allah azze ve celle Haşr suresinin 7. Ayetiyle “Böylece o mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dönüp dolaşan bir devlet, bir güç kuvvet, bir servet olmasın. Diyerek malın zenginler arasında dönüp dolaşmasını hoş görmemiştir.
Zor dönemlerde “Serbest Piyasa” da bir yere kadardır. Ülkenin istikbali tehlikeye girdiğinde olağanüstü hal uygulanabiliyorsa, kanun hükmünde kararnameler çıkarılabiliyorsa,ekonomik krizler içinde olağanüstü girişimler gerçekleştirilebilmelidir.
Yoksa her şeyin bol bol ve fazlasıyla var olduğu bir dönem de ekonomik ucuzluk olması gerekirken fiyatların habire katlanması hoş görülecek bir durum değildir.
Sözümüz,halk için verilen imkânları istismar edenler içindir. Bu istismarların önlenmesi için Devlet, üzerine düşen kontrol ve denetim mekanizmasını çok iyi çalıştırmalıdır. “Uyanık Geçinen Kerizler”e göz açtırmamalı, fırsat vermemelidir.
Tabi ki devlet, bu durumları düzeltmek için kanuni düzenlemeler yapmalı, sıkı denetimler gerçekleştirmelidir. Bunlar devletin öncelikli görevlerindendir.
Bu durumlarda bizlere düşen görev ise asıl suçluyu görerek suçluyu eleştirmek ve yaptığı ahlaksızlığa karşı durmaktır. Tüm eleştiri oklarımız ahlaksızca halkın sırtından geçinmeye çalışanlara yöneltilmelidir.
Her ahlaksızın, yaptığı hadsizlikle, iktidarı eleştirmek, devleti yermek, suçlu olarak yönetenleri görmek ne derece insaflıdır.
Her hakkı, hakkın sahibine teslim etmek gerekir. Aynı şekilde her haksız ve haddini aşan uygulamayı da hakkı aşanlara yönelterek hadlerinin bildirilmesi kaçınılmazdır.
Eleştiri; eleştirilmeyi hak edene yapılmalıdır. Aksi; insafsızlık, haddi bilmezlik, vicdansızlık ve samimiyetsizlik olacaktır.
İktidarda halkın ve haklının sesine kulak vermelidir. Her eleştiriyi önemsemeli, incelemeli ve en kısa zamanda, halkın faydasına olacak şekilde çözüm üretmelidir.
Unutulmamalıdır ki “Devlet; Halk için vardır.”Halkın ise önceliği ekmeğidir. Halka sahip çıkıp, ekmeğine göz dikene, ekmeği yedirtilmemelidir ki halkın başında taç olabilsin.