- 24-02-2016 18:29
- 22942
Kadın toplumun temel taşıdır. O sağlamsa toplum da sağlamdır. O yıkıldıysa toplum da yıkılmıştır…
Bu önem, ona addedilen değerden gelir!
Bir toplumda kadın değerliyse o toplum medenidir, gelişmiştir, huzurlu ve bereketlidir.
Lakin şu “değer kavramını” iyi irdelemek lazım.
Malumunuz, arzın yoğun olduğu her şeyde eder (değer) düşer.
Kadına değer verdiğini iddia eden kişilerse bunun tam tersini iddia ediyorlar. Ne kadar çok arz edersek, o kadar çok değer vermiş oluruz.
Ben buna katılmıyorum. Bilim de katılmıyor, din de…
Bir toplumu yıkmak istiyorsanız, önce kadın erkek arasında ki ilişkileri laçkalaştıracaksınız. Önce eşitler, sonra özgürler, sonra mahkûm ve bağlı değiller…
İş öyle olunca, aile kavramı, üreme sağlığı, toplumun ruh hali ve daha birçok denge bozulur!
Böyle başıbozuk bir toplumu da isteyen istediği her kıvama getirir.
Özgürlükle asiliği, medeniyetle, çıplaklığı özdeşleştirmek ne kadar doğru?
Birileri “ne kadar çıplak, o kadar medeni” diyor da ben şunu anlamıyorum. O zaman ilkel diye tabir edilen tekerlek, elektrik ve teknolojiyle tanışmayan kabileler sizden daha medeni. Çünkü onlar hiçbir şey giymiyorlar. Çokta rahatlar…
Her şey kamuya ve iklimsel etkilere açık!
Üstat M. Akif bu konuda şöyle diyor,
Kim demiş Avrupa insanı medeni?
Ne edep var ne hayâ, çırılçıplak bedeni!
Eğer medeniyet açıp saçmaksa bedeni;
Desenize hayvanlar bizden daha medeni!
Ama maalesef biz hayvanlarla çıplaklıkta yarışıp, medenileştiğimizi iddia ediyoruz.
Yüz binlerce şehit vermemize rağmen toplumumuz dimdik ayakta kalmıştır.
Ne zaman ki 1932 de bir Müslüman kızı soyup Belçika’ya güzellik ayrışmasına göndermişiz işte o zaman Avrupalı, işte bugün biz Osmanlıyı ve İslam dünyasını yendik demiş.
Keriman Halis denen hatunu da juri direk(diğerlerini değerlendirmeye almadan) Kâinat güzeli ilan etmiş.
Çünkü biliyorlardı ki bir toplumda kadın çıplaksa erkek haraptır!
Öyle de oldu!
Kadın soyulduktan ve topluma arz edildikten sonra değer düştü, kalite düştü, yüzler, refah ve huzur düştü…
Sırtında onuncu çocuğuyla cepheye mermi taşıyan, tarla eken, evi çeviren, derdi eviren kadın mutluyken, bizim bugün değer verdiğimizi addedip, her türlü özgürlüğü bahşettiğimiz, minili, paralı, fönlü ve boyalı hatun mutsuz!
Niye acaba!
Hâlbuki istediğiyle de yatıp kalkıyor, kimsede ona ayağını yıkatmıyor…
Değer veriyoruz, özgürleştiriyoruz diyenler, kadını köleleştirip, pazarlama aracı haline getirdiler!
Buna bu devletin kurucularından bazıları ciddi manada alet oldu. Bu da onları hain mi kahraman mı tartışmalarına maruz bıraktı.
Bu tartışmalar sürerken doğu kadını kendi dinini, kültürünü ve edebini korudu. Koruduğu içinde doğu insanı her zaman daha dürüst, daha doğru ve daha mert oldu. Huzuru da mutluluğu da her şeye rağmen kana kana içti.
Ne zamana kadar, cumhuriyetin yayamadığı virüsü topluma enjekte eden birileri türeyene kadar!
Biz Kürt hakları için çıktık dediler, başta kadını erkeklerle aynı ortama çektiler, sonra siz kardeşsiniz deyip aynı çadıra mağaraya soktular, başında ki örtüyü altında ki eteği aldılar, siz kimsenin namusu değilsiniz dediler…
Ne dedilerse de yaptılar! Topluma yedirdiler ve toplum bunu aldı.
Aldığı gibi de bitti!
Biz eşitiz diyenler, biz ereklerden baskınız diyenler, erkek neslini yumuşattı. Bu kez de erkekler özgürdür dediler, erkekler kadınlaştı!
Ne oldu, bu kez de ibnelik bir haktır dediler!
Bunu seçim beyannamelerine kadar soktular!
Maalesef Selahattini Eyyubi’nin torunlarını onun uyardığı yerden vurdular!
Savaşsız yıktılar!
Ne demişti Kürtlerin atası: “Bir milleti savaş olmaksızın yıkmak isterseniz, çıplaklığı ve zinayı genç nesilde yayın”
Öyle yaptılar…
Edebin baş tacı edildiği bir toplum dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın...