Kadınlığın ve erkekliğin ne demek olduğunu öğrenemedik

Kadınlığın ve erkekliğin ne demek olduğunu öğrenemedik

Ayağımız yerden kesilmişçesine mutlu, bin bir gece masallarında geçen prens ve prensesler misali nice hayallerle ve umutlarla başladığımız evliliklerimize neler oluyor?

Hani birbirimizin biriciği olacaktık?

Kıyamadığımız, toz konduramadığımız, yeri geldiğinde onun için ailemizi dahi karşımıza almayı göze aldığımız, sen olmasan hayatın anlamı yok dediğimiz, onun için çırpındığımız, canı gönülden sevdiğimiz eşimiz ile aramızda ne geçiyor da onu hatta kendimizi öldürecek kadar gözümüz kararıyor?

Sahi ne oluyor bize?

Ne oluyor biliyor musunuz?

Dünyaya bir kere geliyorsun kendini kurban mı edeceksin?

Sakın ha kendini ezdirme, hakların var, ailen olmasa da sığınacak yerler hazır, başka kimse mi yok senin için, elini sallasan ellisi diye diye aile yapısını ayaklar altına aldık.

Hiçbir kutsallık bırakmadık.

Gerçi son zamanlarda aile kavramının kutsal olmadığına dair beyanlar da az değil ya, o da ayrı sorun…

Kıymetli okurum;

Ben yazılarımda kelimelerin anlamı üzerinde durup konuyu detaylı açıklama taraftarıyım.

Konumuz aile. 

Aileye neden kutsallık atfedilmiş? Kadın ve erkek arasındaki farklılıklar, karı kocalar arasındaki geçimsizlikler ve çözümler üzerinde duracağım. Öncelikle  kutsal ne demek, kelime anlamına bakalım:

Kutsal: güçlü saygı uyandıran, yada uyandırması gerekilen, yolunda can verilecek derecede sevilen, bozulmaması, dokunulmaması, karşı çıkılmaması gereken,  üstüne titrenilen, tanrıya adanmış ve tanrısal olan….. diye devam eder.

Her birimizin ailesiyle olan bağı bu değil mi? 

Her birimizin annesi, babası, kardeşleri, eşi ve çocukları bu anlamı ifade etmiyor mu?

Tabi ki  ediyor.

Yani  kimse çıkıp ailene gelişi güzel yorum ve eleştiri yapamaz, dokunamaz, zarar veremez.

İşte bu yüzden aile kutsaldır, değerlidir, dokunulamaz, dokunulmaması gerekir.

Peki nice umutlar hayaller ve sevinçlerle başlayan evliliklerdeki temel sorunlar nelerdir?

Nedir biliyor musunuz?  

Ne yazık ki şu teknoloji ve hız çağında her şeyi öğrendik, ezberledik ama bir türlü kadın ve erkeğin farklı fıtratlar üzerine yaratıldığını, farklı beklentileri olduğunu, olaylara bakış ve tepkilerinin farklı olduğunu bir türlü öğrenmedik, öğrenmek istemedik, öğrenmemiz engellendi.

Bu da yetmiyormuş gibi birbirimizi değiştirmek için güç savaşına girdik. Her iki tarafta benim dediğim olsun kendimi ezdirmeyeceğim diye diye hayatlarımızı, zindana çevirdik. Birimiz susunca diğerinin susması gerektiğini, tartışırken saygı çerçevesinde ve anlayışla dinlememiz gerektiğini ve ancak böyle yaparak dengeleneceğimizi öğrenmedik, kabul etmedik susmadık.

Şu kesindir; kadın ve erkek aynı değildir.

Artık bunu yeni nesil gençlerin idrak etmesi gerekiyor.

Sizler biyolojik olarak da, psikolojik olarak da sosyolojik olarak da farklı yapılardasınız, hiçbir zamanda aynı olamayacaksınız. Bu sizin yaradılış yapınızdır, değişmeyecektir, birbirinize güç kullanarak da değiştirmeye çalışmayın.

Sonu acı ve hüsran oluyor.

Bu acıyı lütfen ne kendinize nede sevdiklerinize yaşatmayın.

Çok kısa özetlemek istiyorum:

Erkek, fıtratı gereği taktir edilmek, alkışlanmak, güvenilmek ve tam anlamıyla eşinin/ailesinin koruyucusu ve kahramanı olmak ve eşinin ona öyle davranmasını ister.

Ona bunu hissettirmeniz gerekiyor. Marifet iltifata tabiidir sözü gereği, aldığı bir ekmek için veya küçük yardımları için takdir etmelisiniz ki kendini güvenli alanda, ailenin reisi, kahramanı, hissetsin. Sizden bir adım önde olması onu şımartmayacak, sizden uzaklaştırmayacak, korkmayın.

Bu güven ortamı onu daha çok verici ve bağımlı yapacak.

Kadın ise fıtratı gereği, konuşmayı, kendini ifade etmeyi, kendisine iltifat edilmesini, övülmeyi, kendisine şefkat edilmesini ister.

Bu yüzden dinlenilmek, övülmek ve sevildiğini  hissetmek ister.

Ona bunu hissettirmeniz gerekiyor. Yine marifet iltifata tabiidir diyor ve onu değerli hissettirmek için dinleyin, düzenli küçük övgüler yapın, şımartın ne olacak ki o şımarınca sizi bırakmayacak, değişmeyecek korkmayın.

Emin olun karşılığında o da sizin şefkat kahramanınız olacak.

Hayat her zaman istediğimiz gibi toz pembe devam etmez.

İnişler ve çıkışlar misali sorunlar kaçınılmaz gerçeklerdir.

Ama birbirimizi tanıma yolunda küçük adımlar atıp kadın ve erkek fıtranın değişmez olduğunu idrak edip, birbirimizi olduğu gibi kabul edip, güvenip ona göre davranırsak gerçekten de dünya da cennet misali yaşayıp birbirimizde huzur bulabiliriz.

Cenabı Hak: “İçinizden kendileri ile huzura kavuşacağınız eşler yaratıp aranızda muhabbet ve rahmet var etmesi, Allahın varlığının delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.” (Rum suresi 21. Ayet) der.

Evet Allah bizleri birbirimizle huzur bulalım diye yarattı, savaşalım diye değil….

Kadının da erkeğin de birbirlerinin fıtratını öğrenip, olduğu gibi kabul edip ona göre davrandığı umutlu yarınlar dileğiyle…..

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ