Kanaat önderleri, akil insanlar hani neredesiniz?

Kanaat önderleri, akil insanlar hani neredesiniz?

Kanaat önderleri, akil insanlar hani neredesiniz?

Kan davaları can almaya devam ediyor.

Kozluk’ta geçtiğimiz hafta yine katliam gibi bir olay yaşandı.

Canlar bir bir yitip gidiyor, ocaklar sönüyor.

Aileler parçalanıyor.

Eşler dul kalıyor, çocuklar yetim kalıyor.

Cinayeti işleyenler de cezaevine giriyor.

Yüreklerde derin yaralar açılıyor. Demem o ki kan davalarının hiç kimseye bir faydası yok.

Hiç kimse bu işten kazançlı çıkmıyor.

İnsanlar kendi elleri ile birbirlerinin canına kıyıyor.

Birbirlerinin katilleri oluyorlar.

Her bir cinayet, kin nefret ve düşmanlık tohumları serpiştiriyor toprağa.

Vicdanlar köreliyor.

Ama yine de Batman’da kan davaları, cinayetler bitmiyor

Son zamanlarda köy içi kavgalar, kan davaları ve katliamlar tarzında yaşanan cinayetler bizleri   kaygılandırmaktadır.

Genelde toprak anlaşmazlıklarıyla başlayıp kan davasına dönüşen olaylarla, insani değerleri, dini, hukuku ve vicdanı hiçe sayarak acımasız yöntemlere başvuruluyor.

En son Kozluk’ta yaşanan olay bunun bariz bir örneği.

Kapı komşuları olan Şala ve Durmaz aileleri arasında 7 yıl önce başlayan husumette her iki aileden birçok kişi öldü.  

7 yıl önce Ramazan Durmaz’ın öldürülmesi ile başlayan kavga, 2022 yılı Haziran’ında Hasan (43), Niyazi (22) ve Kazım Durmaz (27)’ın ölümüne yol açtı.

Son olay ise iddiaya göre bir hafta önce yaşandı.

Bu defa Durmaz ailesi hasımlarına karşı pusu kurarak aracı taradı.

Araçta 1'i ağır 5 kişi yaralandı, Hifzullah Güler ve Abdurrahman Güler olay yerinde hayatını kaybetti. 

7 yıldır devam eden bu olaylar bir türlü durdurulamadı.

Şayet etkin soruşturma yapılsaydı ve birileri araya girip bu iki aileyi barıştırsaydı olay bu kadar büyümezdi.

Lafa gelince ak sakallı, ağa, şeyh, kanaat önderi, cemaat lideri, kanaat önderi, aylar ve akil insanlardan geçilmiyor.

Kendine bukadar çok misyon biçen ağalar, beyler, şeyhler neden bu kan davasını durduramıyor?

Öyle ben ağayım,

Ben beyim,

Ben ağayım,

Ben şeyh’im,

Ben akil İnsanım,

Ben barış elçisiyim,

Ben ak sakalıyım,

Ben büyük din alimiyim,

Ben cemaat lideriyim,

Ben kanaat önderiyim,

Aşiret reisiyim demekle olmuyor bu işler.

Yüzlercesi var, kendine bir rol biçen.

Ama görevini yerine getirmiyor çoğu.

Eğer gerçekten toplum nazarında karşılıkları varsa, amaçları iyilik ve barışsa neden bu kavgaların önüne geçilemiyor?

Her kan davasının bir katliama yol açma riski olduğuna göre neden hasımlar zamanında barıştırılmıyor?

Zamanında hasımlar barıştırılsaydı şayet, Kozluk’ta Şala ve Durmaz ailesi arasındaki husumet 7 yıl sürmezdi.

Eninde sonunda bu dava da bir şekilde kapanacak ve barışla sonuçlanacak ama ölümlerin yaşanmaması için bir an önce harekete geçilmelidir.

Nitekim bugüne kadar ölümle sonuçlanan bütün davalar, araya girenler tarafından barışla sonuçlandı.

Keşke hiçbir kavga yaşanmazsa ve ölüm acısı olmasa…

Ancak bölgemizin kaderinde kan davaları bir türlü bitmiyor.

Buna benzer onlarca olay var henüz barışla sonuçlanmamış.

Barış için ne kurumların ne de barış elçilerinin yeteri kadar çaba ve uğraşısı yok.

Olmuş olsaydı eminim ki Kozluk’ta ve bir süre önce İkiztepe Köyündeki katliam gibi cinayetler yaşanmazdı.

Bu yüzden kendilerini barış elçisi görenler rol ve görevlerini yerine getirmelidir.

Getirmezlerse bu acıların sorumluluğu ve vebali onların da boynunadır. 

Elbette sadece onlar değil, barışa hizmet etmek için hepimiz mesulüz.

Ben de bu yazıyı bu sorumlulukla kaleme alıyorum.

Umarım başta husumetli aileler olmak üzere herkes bu yazıda alması gereken mesajı alır ve gereğini yapar.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ