- 20-01-2020 17:11
- 132
Kanal İstanbul Karadeniz ile Marmara Denizi arasında gemi geçişleri için alternatif bir güzergâh yoldur.
Montrö Boğazlar Sözleşmesi kapsamında ticaret gemilerinin geçişleri İstanbul boğazı vasıtasıyla sürdürülmektedir.
Montrö Boğazlar Sözleşmesi imzalanırken İstanbul Boğazından bir yıl boyunca geçen gemi sayısı üç bin civarındaydı.
Oysa günümüzde İstanbul Boğazından bir yıl boyunca geçen gemi sayısı 17 kat artarak yaklaşık elli bine ulaştı.
Aynı genişlikteki İstanbul boğazından o günden bu güne bu kadar geminin miktarında artışın olması yeni tedbirlerin alınmasını gerektirdi.
Üstelik sadece sayı bakımından değil Gemilerin tonajlarında da artış oldu. Ayrıca fiziksel yapıları da kat be kat arttı.
Her yıl hemen hemen İstanbul Boğazından geçen gemilerin kaza yaptıklarına şahit olmaktayız.
Özellikle kuru yük gemilerinin İstanbul boğaz geçişlerinin kıyı boyunca uzanan yalılara veya köşklere çarptıklarını haberlerden izlemekteyiz.
İstanbul boğaz geçişlerinde her yıl giderek artan ve tehlike arz eden gemiler için bir tedbir alınması gerekirdi. Bunun adı da “Kanal İstanbul” oldu.
Teknik bir konu olmakla beraber bu konu istismar edilmeye müsait bir konu olduğu için çokça gündemde tutuldu.
Denildi ki, “Efendim ne gerek var Kanal İstanbul’a?” ya da “Bu kadar para harcanmasına gerek var mı?”
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da Kanal İstanbul için “Bu bir Cinayet Projesidir!” diye atıfta bulundu.
Ekrem İmamoğlu ayrıca Kanal İstanbul projesi için Proje ortaklığından ayrıldıklarını da deklere ederek projeye karşı durduklarını açıklamış oldu.
Ancak bu söyleme karşı Cumhurbaşkanı Erdoğan da Ortaklıktan vazgeçmenin İmamoğlu’nun yetkisinde olmadığını bu yetkinin İBB Meclisine ait olduğunu söyledi.
Söylemlerden yola çıkarak Hükümetin bu projeyi yapmaya kararlı olduğunu ve ne pahasına olursa olsun projenin hayata geçirileceği öngörülmektedir.
CHP ve Ekrem İmamoğlu ise bu projenin yapılacağını bildikleri halde Fırtınalar kopararak olabildiğince muhalif oluşturmaya çalışmaktadırlar.
İmamoğlu böylelikle Kanal İstanbul ile ilgili muhalif sayısını artırarak destek bularak kendi seçmenini artırmayı hedeflemektedir.
İmamoğlu’nun amacı Cumhurbaşkanı adayı olduğunda bu tür kamplaşmalarda kendi destekçilerinin oyunu garantilemektir.
Bu arada projenin toplam maliyeti 75 milyar dolar olduğu zikredilmektedir. Bu maliyetin geri dönüşümü ise eğer yıllık 5 milyar dolar olursa toplamda 15 yıl olacaktır.
Bu projenin tamamen milli sermaye ile yürütüleceği söylenmektedir. Bu proje yap-işlet-devret modeliyle yapılırsa bütçeden herhangi bir ödenek çıkmayacaktır.
Kanal İstanbul ile İstanbul boğazı rahat bir nefes alacaktır. Tanker kazaları ve çevre kirliliği faciaları yaşanmayacaktır.
Elbette Kanal İstanbul çevresinde yapılaşmaların bir düzen ve kontrol içinde yapılması gerekmektedir.
Bu işte özellikle hafriyat işinde ve arsa işinde rant sağlamak isteyenlere dikkat edilmesi ve prim verilmemesi gerekmektedir.