- 14-04-2019 20:39
- 24
Özellikle bölgemizde birey olarak; oyumuzun değerine, demokratik hakkımıza ve özgür irademize değer verdiğimizi ve öylece oy kullandığımızı bazen sorgularım.
Siyasî baronların da bizi arka bahçeleri gördüğünüzü, duygu ve hislerimize önem vermeyerek "kimi aday gösterirsem ona oy verirler" mantığı ile çoğu sefer üzülmemizse sebep olduklarından da şüphe ederim.
Özellikle Kürt kökenliler olarak bizler; tarih içinde, krallara, paşalara, beylere, ağalara, şeyhlere ve günümüzde ise siyasi baronların etkisinde kalmış, onlara itaat etmiş ve irademizi onlara teslim etme şüphesi hep bende vardır.
Müslüman olmakla övünür, Kur'an ve sünnette göre de hareket ettiğimizi de şüphe ile karşılarım.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem: devesini salarak tevekkül ettiğini söyleyen bedeviye “Önce deveni bağla, Allah’a öyle tevekkül et.” (Tirmizî, Kıyamet, 60)
Bizler de önce işimizi sağlam yapsak daha doğru olmaz mı?
İşte son mahalli seçim ve KHK ile görevden alınan ve yerine ikinci sıradakinin başkan olması.
Burada bizim hiç mi suçumuz yok?
Görevimizi iyi yaptık, aday belirlemesinde titiz davrandık, yasal engelleri göz önüne alarak ve öylece aday belirledik diyebilirmiyiz?
Hayır diyemeyiz.
Şüphelerimin kaynağı bu ve buna benzer olaylardır.
KHK ile görevden alınan kişiler seçilemez diye bir hüküm yok.
Ancak belediye seçimi farklıdır.
Kamu görevlisinin seçimle belirlemesi olayıdır.
Bunun içindir ki KHK ile kamu hizmetinde men edilen biri belediye seçimini kazansa da mazbatası vermeyeceği hükmüdür.
Vicdanen yanlış olsa da hukuken sorduğumuzda doğru olduğudur.
Seçilmek için seçim kuruluna başvurulduğu zaman sicil ve adlı sicil kaydı istendiği halde kamuda çalışılmasına men kaydına bakılmaması, seçime girilmesine izin verildikten ve seçildikten sonra bu şarta dayanılarak mazbatanın verilip/verilmemesi ise ayrı bir sıkıntıdır.
Işın kanuni boyutu elbette eleştirilebilir ancak ineyi kendimize de batırıp öz eleştiri yapsak doğru olmaz mı?
Oy kullanırken özgür irademizi kullansak özellikle belediye seçiminde seçeceğimiz kişiyi tanıma, projelerini bilme, bilgi ve birikimine göre oy kullansak daha doğru olmaz mi?
Araştırma yapmamak siyasî partilere peşinen teslim olmak yanlışımızdır.
Bir başka yanlışta bizi oy deposu olarak gören "kimi koyarsam o seçilir" diyen siyasi partinin seçmen kitlesinin genel taleplerine önem vermemesidir.
Siyasî partimiz; daha titiz davransa, tüm ihtimalleri göz önünde bulundurularak adayları öylece belirlese ve YSK ya bildirselerdi daha iyi olmaz mıydı?
KHK ile görevden alınacağı belli veya ihtimali olan birisini neden aday gösterildi?
İrademizin sandığa gömülmesi ve boşa gitmesinde partimizin hiç mi kabahati yok?
Bu ve buna benzer soruları partimize sormalı hesap vermelerini istemeliyiz.
Yüce Allah bakara suresi 286:
"Allah her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar. Herkesin kazandığı (hayır) kendine, yapacağı (şer) de kendinedir. "
Gücümüzün yetmediğinden sorumlu olmadığımız gibi gücümüz dahilinde olandan da sorumlu olacağımızı bir gerçektir.
Oyumuzu kullanırken;
Gerekli araştırmayı yapıp ondan sonra mı oyumuzu kullandık?
Yoksa partimize güvendik o kim dedi ise onamı oy verdik?
Kendimizi sorgulayalım.
Allah’ın bizde istediği aklımızı ve irademizi kullanma konusuna önem verelim.
Yaptığımızın neticesinde oluşacak sevap/günahtan payımız olacaktır.
Kimin etkisi ile olursa olsun bizi sorumluluktan kurtarmayacak ve mahkeme-i kubrada hesabı bizden de sorulacaktır.
Öz eleştirimizi yapmaz, ineyi kendimize batırmaz, çuvaldızı hep başkasına batırırsak ve ders almazsak yanlışlara devam etmiş oluruz.