- 18-04-2019 19:10
- 30
Günümüzde en çok kullanılan, değer bulan, nifaka sebep olan ve tolumun bir birine şüphe ile bakmasına sebep olan "El mer’ü mea men ehabbe" hadisidir.
Manasi "Üzülme kimi seversen ahirette onunla berabersin." Hadisinin yanlış yorumlanması ve siyasi çıkara alet edilmesidir.
İslam’ın bir güzelliği olan bu hadisi şerifi bazıları siyasi bir mânâ yükleyerek fitneye sebep olabiliyorlar.
Yazık hem de çok yazık. "Elması cama değiştirme" yani dünya için ahireti tehlikeye koyma gibi bir duruma düşüyorlar.
Merkez vaizi olan biri bana "Siz nasıl Müslümansınız ki Chp ile ortak olmuşsunuz? "Kim kiminle ise onunla ahirette beraber olur" bilmezmisiniz?"
Sadece acı bir tebbesüm ettim ve "sende mi?" dedim.
Dini siyasi çıkarlarına alet edenler dine hizmet etmedikleri gibi savundukları siyasi partinin tüm yanlış ve hatalarını dine mal etme gafleti veya hıyaneti içindedirler.
Ak Parti, CHP, MHP, HDP, IYİ Parti,
Hür Dava Par, Saadet Partisi... ve diğer tüm partiler yasal çerçevede yani "anayasanın değişemez ve değiştirilmez maddelerini uygun" olarak kurulur.
Seçilmeleri durumunda "Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı, demokratik, laik....” ilkelerine bağlı kalacakları 80 milyon insanın huzurunda (radyo ve tv’lerde) yemin ederler.
Buna bakıldığında bir partiyi dinsiz veya dindar demek doğru değildir.
Partiler inanç değil, ülkenin idaresine talip birer siyasi kurumlardır.
Gelelim konumuza
Enes b. Malik (RA) Medinede olan bir olayı şöyle anlatır.
Bir bedevi Peygambere (SAV):
“- Ey Allahın Rasulü “Metes - Sâatü? kıyamet ne zaman?” diye sordu. Bunun üzerine Rasulüllah (SAV):
“Mâ adette lehâ = Kıyamet için ne hazırladın?”
“Hubballâhi ve Rasulihî = Allah ve Rasulünün sevgisini.”
(Bunun üzerine) Rasulüllah şöyle buyurdu:
“Ente meamen ahbebte = Sen sevdiklerinle berabersin.” (Riyâzus-Salihîn s. 282. 45)
Hadisin metni Müslime aittir.
Buhari ve Müslimin müşterek olduğu metinde:
“Ben kıyamet için, çok fazla oruç, namaz, sadaka hazırlamadım, fakat Allahı ve Onun Rasulünü çok seviyorum” (Riyâzus-Salihîn s. 282; et-Tâc, V, 80)
Enes (RA) ın bildirdiğine göre, köylü bir arap Medineye gelmiş ve bir topluluk huzurunda bu konuşma geçmiştir. Bu adam yalnız Allah ve Rasulünü sevdiğini iddia eden fakat ameli olmayan bir kimse değildir. Buharı ve Müslim ittifakla belirttiğine göre pek fazla nafilesi olmasa da namazlarını kıldığı, orucunu tuttuğu, Allah ve Rasulünü çok sevdiği anlaşılmaktadır. Yoksa yalnız “seviyorum” demekle Allah ve Rasulü sevilmiş olmaz. Rasulüllah (SAV) Enes b. Malike yaptığı bir tavsiyede: “...Kim sünnetimi yaşatırsa beni sevmiş olur, beni seven de Cennette benimle beraberdir” (Tirmizî, Edeb. 63) buyurur.
Dikkat edildiğinde burada iman söz konusu. Yanı bedevî Peygambere iman ve imanına uygun gücü nisbetinde amel yaptığıdır.
Gücünün tetiğini yerine getirmesine karşılık amelinin eksikliği ve peygamber makamının yüksekliği.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin "ahiret için" hazırlık yapması gerektiği ve gönül alması.
Adamın Peygamberi m kendine hayat düsturu kabul etmesi.
İşinin imani, ameli, peygamberimizin gönül alma konusundaki ve edebi sanatı bilmeyenler bu hadisi yorumlaması siyasi mânâ yüklemesi yanlışların büyüğüdür.
Şu gerçek ki laik ve demokratik... bir devlette yaşıyoruz.
Ülkemizdeki siyaset ise;
Oy verenler, siyasette yer edinenler ve dava adamı olanlar okarak üç kısım vardır.
Kışı dava adamı ise ve o davanın gayesi din veya din düşmanlığı ise elbette dava adamları ahirette beraber olma ihtimali vardır.
Oy veren veya siyasette yer alan için bunu söylemek yanlıştır.
Burada davada birlik ve sevgi değil çıkar söz konusudur.
Hadiste aslı olunan iman ve imana uygun amel söz konusudur.
İmanı bir konuyu siyasi bir mânâ yüklemek yanlıştır.
İçki, Kumar, Zina, Faiz gibi büyük günahkar dururken başka bir şeyle uğraşamaz.
Allahın sevmediği israfı yetimin malıyla yapılırken, adalet duygusu zedelenirken, camiler boşalıp Deizim artarken... bunlarla mücadeleyi bir kenara bırakıp insanları Dindar/dinsiz diye ayırmayıp çalışmak dine yapılacak en büyük haksızlıktır.