- 28-04-2019 18:38
- 17718
Milli bayramlar, insanların tarihi, kültürü, dini ve maneviyatıyla olan bağını güçlendiren, ruhunu güncelleyen, bunu gelecek nesillere aktaran özel günlerdir.
Çocuk, gençlik ve zafer bayramları. Bunlar çok güzel düşünülmüş, oldukça isabetli argümanlar üzerine inşa edilmiş bayramlardır.
Ülkenin inşası, çocuk ve gençlerin ihyası, ceddinin zaferlerinin yad edilmesi ile mümkün olabilir.
İsimler ve kararlar yerinde peki ya kutlamalar…
Maalesef kutlamalar ihya etmek için değil ifsad etmek için yapılıyor sanki!
Kurtuluş savaşının birçok nokta da başlamasının veya alevlenmesinin sebebi tesettürdür. Yani anamızın, bacımızın örtüsüne, çarşafına el uzatılmasıdır.
Yine kurtuluş savaşında cepheye silah ve cephane taşıyan, arkada yaraları saran, yeri geldiğinde silahı alıp cephede savaşan kadınların tümü de çarşaflı ve örtülü kadınlardı.
Kurtuluş savaşının kazanılmasında ve meclisin kuruluşunda hiçbir başı açık dekolteli minili kadın yoktu.
Bunu söylerken, bu tür kadınları aşağılamıyorum. Tarihi ve milli bir gerçekliği ortaya koyuyorum. Bu bayram, bunların değil de demiyorum.
Lakin bayramların, asıl sahiplerinden, asıl sembollerinden koparılıp, çok zıt bir noktaya çekilip, başına da milli yazılması kötü bir şey diyorum.
Bugün birçok bayramda sembol olarak, çarşafın yere atılması ve batı kültürünün yansıması anlatılıyor.
Hayır, siz yanlışsınız!
O bacak şov yapanlar, içki kadehlerini tokuşturanlar, balolarda eğlenenler, cadde sokakları teşhir alanlarına çevirenler, çarşafa saldırıp yere atanlar, bizim atalarımız değildi!
Ceddimizin kurtuluş savaşında savaştığı, İngilizler, İtalyanlar, Fransızlar, Yunanlardı!
Ama milli bayram deyip kendi bayraklarımızı çekip, bunların kültürlerini, dillerini, dinlerini kutsuyoruz.
Sonrada gençlik bitmiş, sapıklık artmış, teşhircilik had safhaya ulaşmış, milli manevi duygular kalmamış diyoruz!
Efendiler, en değerli değerlerimizin içine bile düşman dölü dolamışız. En büyük düşmanımız olan İngiliz’in şapkasını, kankasının kanunu, emmioğlusunun hırkasını, teyzesinin dekoltesini, evladının alfabesini almışsınız, onlar gibi kadeh tokuşturup, eğlence tertip etmişsiniz, sonrada biz bayram ediyoruz diyorsunuz.
Bence siz cenaze merasimi düzenliyorsunuz!
Bu topraklar uğruna canını veren Mehmed’in ruhunu, Smith’e, John’a, Yorgo’ya, Hans’a satmışsınız!
Kendinize gelin, ceddinizin uğruna savaş verdiği her şeyi, ceddinizi anmak için toprağa gömüyorsunuz.
Minicik çocukları teşhir edip, Millilikten bahsediyor, çikolatadan heykeller yapıp, sevinç naraları atıyor, balolarda kadeh tokuşturup, başınıza ceddinize kurşun sıkanların şapkasını takıp medeniyet naraları atıyorsunuz…
Ceddiniz kalksa İngiliz’i Fransız’ı Yunan’ı bırakır, sizinle savaşır.
Bilge kralın dediği gibi, “savaş ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir!
Ceddimiz savaşı kazandı ama biz kaybettik beyler, bu neyin kutlaması, kimin kutlaması!?
Milliliğin içinin boşaltılmadığı, bayramların ruhuna uygun kutlandığı, insanların ceddini ve onun düşmanlarını iyi tanıdığı yarınlar dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın…