- 11-03-2020 17:37
- 114
Şimdi ne olacak, var yok, geldi gelmedi diye tartışırken Sağlık Bakanı açıkladı kod adı Covid-19 yani korona virüsü Türkiye’de bir vakada tespit edildi.
Umuyorum ki bir vaka ile sınırlı kalır diyeceğim ama bu çok da gerçekçi bir dilek olmayacak sanırım. Yine de biz dileğimizi kalbimizden tedbiri elimizden bırakmayalım derim.
Ve artık bu korona virüsüyle de olsa bazı huylarımızı değiştirme zamanı geldi derim.
Doğu halklarının sıcaklığı dediğimiz ve birbirimizin içine kadar girip birbirimizi silkelemek seremonisi mesela, sarılmak öpüşmek ve hatta tokalaşmak yoluyla mikroplarımızı ve dolayısıyla kaderimizi paylaşmaktan vazgeçmeliyiz.
Belki de bu virüs ve yarattığı korku bize temizlik anlayışımızı bile değiştirir. Mesela insanımıza sık sık ellerini yıkama alışkanlığı edindirir, her yere ve kişiye dokunmamamız gerektiğini öğretir.
Paranın ve cebimizde taşıdığımız telefonların bir klozetten on misli daha kirli olduğu hatırlatır. Hatırlatır da Allah göstermişin ölüm vakalarından daha çok değişen temizlik ve hijyen alışkanlıklarımızla daha fazlasının yaşamasına vesile olur.
Dedim ya dilek ve dualarımızı kalbimizden tedbiri de elimizden bırakmamak lazım.
Lazım diyorum ama korunmadan ve tedbir almadan, vadesi geldi, kader, Allahın takdiri, gibi sığınaklarda can veren bir toplumuz maalesef.
Şimdi ne olacak peki?
Belki her zaman, ekonomi ve siyasal krizlerde yaptığımız gibi teğet geçti açıklamalarıyla toplumu panikten ve kaostan koruma yoluna gideriz ki bu çok ağır sonuçlar verir. Ama görünen o ki her ne kadar ilk vakanın (ilk vaka olduğu da tartışılır) ortaya çıkan il açıklanmamış olsa da Sağlık Bakanı bu yola başvurmayacak.
Belki ilk etapta okullar bir müddet tatil edilecek, ardından kamu kurumları ve akabinde biraz olsun bilinçli işverenler personelini eve gönderecek.
Bu yapılmalı mı?
Evet hem de vaka sayısı artmadan bir an evvel. Yapılır mı? Bilmiyorum.
Bu tedbirin her ne kadar ekonomik sonuçları da olsa toplum sağlığı açısından sonradan ölçülemese de ciddi kazanımları olacaktır.
Öncelikle virüsün yayılma ve bulaşma hızı ve oranını ve haliyle olası ölüm sayılarını düşürür.
İkincisi şu ki toplumun özellikle okumuşlarımızın zihnindeki istatistik verilerinin yarattığı boş vermişliği ve rahatlığı bununla beraber tedbirsizliği yok eder. Eder de “efendim o kadar korkulacak bir şey değil ölüm oranı binde dörtmüş ki o da ileri yaşlılarda mümkün olan bir oranmış” diye konuşmaktan vazgeçeriz.
Söz konusu tedbirler alınmaya başladığında toplumda bu salgını daha ciddiye alacak ve kendince önlemler almakta gecikmeyecek.
O zaman ne yapmalı ölüm korkusu olmadan yapmadık belki ama artık hijyenik olmayı ve sağlıklı yaşamayı ciddi şekilde gündemimize almaya ve çocuklarımıza öğretmeye başlamalıyız. Bizi öldürecek ya da süründürecek düşünce ve yaşam tarzımızı yani kafaları değiştirmek lazım.