- 03-07-2017 20:26
- 13066
Dış güçler, emperyalistler, anlaşılan kalkınmış ve kendi kendine yeten, hiç bir bağımlılığı kabullenmeyen Türkiye’yi istemiyor olmalılar ki yapmadıkları ve yapmayacakları hainlik kalmıyor, bunun sinyallerini alıyoruz.
O halde bizler bunu biliyorsak ve farkındaysak (ki fazlasıyla farkındayız) o zaman tüm krizleri fırsata dönüştürmeliyiz.
Biz bunu yapabilecek zekâ ve bilgilere hatta deneyimlere fazlasıyla sahip deneyimli bir ülkeyiz.
Unutulmamalı ki her tez, beraberinde anti tezini de getirir.
Üstelik yaklaşık 15 yılı aşkın bir iktidar var.
Bu uzun yıllar, onları fazlasıyla yetenekli ve deneyimli yapmış olmalı.
Hal böyle olunca adam akıllı dış politikamızda değişiklikler, lehimize olan güzel ve kalıcı projeler üretip hayata geçirebiliriz.
Demek istediğim o ki krizleri fırsata dönüştürmeliyiz.
Bu konularda beraberliğe, birliğe dirliğe fazlasıyla ihtiyacımız var.
Ortada kanayan kaşımız olmamalı.
Bilinmeli ki bu dış güçler her zaman kanayan kaşa çalışırlar.
Ekonomimizi ve ekonomik kararları akılcı politikalarla gözden geçirip kalkınma hamleleri yapmalıyız.
Kalkınmış ve rayına oturmuş stabil bir ekonomi modelimiz olmalı.
Onlara hiç bir şekilde muhtaç olan, onlardan destek alan bir ülke konumunda olmamalıyız.
Zira kalkınmış bir toplum, refaha erişmiş alan değil, gerektiğinde veren, verebilen bir statüde olursa onları rahatsız eder.
Artık garson ülke değil de patron ülke olmalıyız.
Biz zaten genetik olarak bu ruh halini genlerimizde de taşıyoruz.
Yakın geçmiş yıllarda yaşadıklarımız yahut organize bir şekilde bize yaşatılanlardan fazlasıyla ders almalıyız.
Ak ile kara fazlasıyla netleşti.
Neden bunun farkında olmayalım ki?
Meşhur15 Temmuz FETÖ darbe girişimi, bizleri fazlasıyla uyarmış olmalı.
Kimin ne ve neler yapmak istediğini anlamaktayız çünkü canlı canlı yaşadık.
15 Temmuz, ülkemiz için bir milat olmalı.
15 Temmuz’dan alınacak o kadar büyük dersler var ki Cumhuriyet tarihinde eşi benzeri görülmeyen tahribatlar açtı ülkemizde.
Allah’tan başarılı bir şekilde atlattık ve emperyalist güçlere halen güçlü ve dik durmasını bilen bir millet olduğumuzu gösterdik, Osmanlı tokadıyla karşılık verebildik.
Biz bu ruhu asla yitirmemeliyiz.
Aleyhimizde olan ve kendi lehlerinde olan tüm karar ve olaylarda nasıl da iş birliği yapıyorlar, adeta birbirlerine organize olarak kenetlenebiliyorlar.
Bu halleri yani davranışları bana kâinatın efendisi Hz. Muhammed’in bir hadisini hatırlatıyor;
O der ki “küfür tek millettir”
Biz bu hadisin mealini canlı olarak yaşadık ve halen de yaşamaktayız.
Ekonomimizi, eğitimimizi üreten bir toplum olmayı, huzuru ve barışı ülkemize getirip güçlü, çok güçlü bir ülke olmayı hedefleyip adım adım ve hızlı bir tarzla hedeflerimize ulaşmalıyız.
Bizlerle uğraşanlar ve hedef olarak milletimizi, ülkemizi ele alanlar, arzu ve isteklerinin bir hayal olduğunu anladı.
Her tür şartta, karşılarında yılmayan, güçlü, savaşçı ve teslimiyetçilikten uzak, gerektiğinde teslim alan bir millet ve ülke olduğumuzu onlara hatırlatabilmeliyiz.
Yaklaşmakta olan 15 Temmuz da kendi içinde barışık, yekvücut, ülkesine ve milletine düşkün, içerden ve dışardan gelen veya gelebilecek her tür olumsuzlukları savabilen, akıllı, yiğit, vatanperver bir millet olduğumuzu ortaya koyabilecek etkinlik ve mitingler yapmalıyız.
Bu tarihte gerek sosyal medya, gerekse her tür iletişim kanalları ve basın organları ile dikkatleri üstümüzde olacaktır, bakıp göreceğiz.
O halde görsel olarak da onlara en güzel dersleri vermeliyiz, verebilmeliyiz.
Kendi iç siyasetimiz, kendimize aittir.
Bu, onları ilgilendirmez ama neden her şekilde birlik beraberlik içinde olmayalım ki?
Biz buna mecburuz. Doğrusu da bu değil mi?
Ayrılan değil, kutuplaşan değil, birleşen ve tek millet ruhunu yaşayıp fazlasıyla güçlü olabilen bir ülke ve millet olduğumuzu onlara ispat edebilmeliyiz.
Ortada çalışabilecekleri kanayan kaşımız olmamalı…