Kur'an-I Kerim'in bilinç metodu

Kur'an-I Kerim'in bilinç metodu

La İlahe İllallah davası! Allah'tan başka ilah yoktur. Nazari etütler: gerçekten İslam'ın vazifesi sadece insanların inancına ve pratik hayatını değiştirmekten ibaret değildir. bununla birlikte İslam'ın vazifesi insanların düşünce metodunu zihinlerine ve pratik hayatlarına el atma tarzlarını da değiştirmetedir. Bu durumu ile İslam, insanlar tarafından konan eksik ve gülünç nizamlara tabiatı itibariyle muhalif olan rabbani nizamdır.

                Mekki sureler: Kur'anın tabiatını, özelliklerini, metodunu esas mevzusunu, hadiselere nasıl ulaştığını ve meseleleri nasıl arz etme metoduna sahip olduğunu gösterir. Bununla birlikte bütün Kur'an sureleride beliren mucizelere uygun şekilde kendi özel şahsiyeti hangi surede olursa olsun basiret sahibi kimsenin gözünden kaçmaz. Her surenin kendine has şahsiyeti, alameti, üzerinde dönüp durduğu mihveri ve ana mevzuunu arz ediş üslubu, arz ederken duygulandırıcı ifadeler taşıyan tesir metodu vardır.

                Akide davası: Sure-i Celilede akide davası esaslı olarak hallediliyor. uluhiyet ve ubudiyet davasını, davayı hallederken de kullara, kulların Rabb'ini tanıtıyor. kimdir O, bu varlığın ana kaynağı neresidir, Kainatin ötesinde ne gibi sırlar gizlidir, Kim yoktan var etmiştir onları, Kim doyurmaktadır, kimin keffareti altındadırlar, işlerini idare eden kimdir, gözlerine ve gönüllerine hakim olan kimdir, gecelerini ve gündüzlerini değiştiren kimdir, onları bu dünyaya başlangıçta kim getirmiştir, sonra kim geri döndürecektir, onlar niçin yaratılmıştır, onlar neye dayanarak ecellere tanzim edilmiştir, hangi akıbet beklemektedir kendilerini, kime teslim olacaklardır. Şurada burada yoktan var olan hayattan sonra bu ölüme nasıl terk edileceklerdir?

                Tane tane inen şu su, tatlı yeşeren şu tomurcuk, birbiri üzerine binen şu tane, şu akıp giden yıldız,  doğan güneşi, kırpılıp yok olan gece, şu dönen felek, bütün bunların gerisinde kim var? Hangi haberler, hangi sırlar dolu bunların arkasında? Şu milletler, o çağlar, gelip giden yok olan, sonra yerlerine geçen insanlar; Evet! Bütün bunarı kim yapıyor? Kim yok ediyor o insanları? Niçin bir kısmı başkasının yerine geçiyor? Niçin bir kısmı yokluğun bağrına gömülüyor? Bu imtihanlardan, bu tecrüblererden, bu ölümlerden sonra hangi hesap, hangi ceza bekliyor insanlığı??? İşte böyle gezdiriyor Sure-i Celile insan gönlünü ortalarda da ve o ufuklarda. İşte böyle dolaştırıyor o derinliklerde, o enginlerde dalga dalga akan nehir her dalga kendisinden önce gelen dalga ile birleşiyor bir ahenk içinde; çünkü her bölüm o ana mevzuunun bir tarafını anlatıyor. Fevkalade üslup hususuyeti son derece bir üstünlüğe ve insan ruhu o üstünlük karşısında eriyor. Şiddetli bir hisse kapılıyor. Surenin kapısı ayet dalgaları, duygu, tesir manzaraları ile birbirinin peşini takip ederken insanı hayretten hayrete düşürüyor.

                Allah'ın kahredici gücü: Allah'u Teala'nın gayb alemini ve sırlar dünyasını ihata etişi, nefesleri ve ömürleri bilmesi, karada ve denizde gece ve gündüz dünya ve ahirette hayat ve memat hususunda hakim ve kahredici gücünü tanıtırken şu ifadeler yer alıyor: Gaybın anahtarı O'nun katındadır. Onları ancak O bilir. O'nun ilmi dışında bir yaprak dahi düşmez. Yerin karanlıklarından olan taneyi yaşı, kuruyu, (Ki apaçık kitaptadır) ancak O bilir. Geceleri sizi ölü gibi uyutan, gündüzün yaptığınızı bilen, eceliniz gelinceye kadar gündüzleri sizi diriltircesine uyandıran O'dur. Sonra dönüşünüz yine ancak O'nadır. Sonra da O size, yapmış olduklarınızı haber verecektir. O, kulların üstünde yegane hakimdir. Size koruyucular gönderir. artık birbirinize ölüm gelince elçilerimiz bir eksiklik yapmaksızın onun ruhunu alırlar. Sonra gerçekten Mevlaları olan Allah'a döndürülürler. Doğrusu hüküm O'nundur. O hesap görenlerin en suretlisidir.

                Son Tablo: Ayet-i Kerime'nin akışı sahne ve tabloları türlü türlü muhtelif olarak sunuyor; fakat hepsinde bir tek fevkaladelik üzerinde birleşiyor. Ayeti Kerime her sahneyi ve her tabloyu öyle sunuyor ki; dinleyenleri manzarının karşısında dikmek ve onunla haşır neşir kılmak bizzat tutuyor sanıyorsun. Dinliyiciyi bizzat getirerek tablo karşısında düşünceye daldırıyor zannediyorsunuz. Bu sahne karşısında öyle bir hareket ile durduruveriyor ki; lafızlar az kalsın eskimiş varlıklar halinde inkilap ediyor.

                Allah, cümlemizi LA İLAHE İLLALLAH şuuru ile hayatımızı yaşayanlardan, hayatını Kur'an ile inşa edenlerden eylesin inşallah. Selam ve Dua İle.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ