- 06-11-2014 12:26
- 136
20. yüzyıl başlarından beri Kürtlerin yaşadığı coğrafyada sıkıntılar yaşanmaktadır.
Irak’ın kuzeyinde, Suriye’nin kuzeyinde ve Türkiye’nin güneyinde yaşayan Kürtler ve Araplar, Osmanlıda sınır ayrımı olmadan beraber yaşamakta idiler.
Birinci Dünya Savaşı sonunda Fransızların Suriye’yi, İngilizlerin Irak’ı işgali ile bölünmeler oldu.
İngiliz emperyalizmi, beraber yaşayan halkları birbirinden ayırdı. Böylelikle fitne tohumu yeşermeye başladı.
Sınırların oluşması beraberinde Ulus devletlerin oluşmasına dolayısıyla kendi ırkından olmayana baskı ve sindirmenin başlamasına sebep oldu.
1925 yani Cumhuriyetin kuruluşundan hemen sonra “Şeyh Said” olayı ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde; halka baskı uygulanarak insanlar göçe zorlandı.
Medreselerin kapatılması yani tarihteki adıyla Tekke ve Zaviyelerin kapatılması hakkındaki karar genelde bölge halkını özelde ise Kürt halkını değerlerinden koparmaya yönelik bir operasyon oldu.
Dininden, kültüründen ve tarihinden bihaber haline getirilmeye çalışılan bir halk artık yoz hale gelecekti.
Nitekim yıllar geçtikçe yapılan planların yerini tutmaya başladığı görüldü. Cumhuriyet sonrası “İttihat ve terakki mantığı” bölgede medrese, şeyh ve âlim bırakmadı.
Tüm yazılı eserler Osmanlıca ve Arapça iken Latin alfabesinin kabulü ile özünden koparılan bir nesil meydana getirildi.
Şeyhler ve Âlimler yerine feodal güce sahip ağalar ve mirler destek görmeye başladı. Devletin Feodal güce sahip kişileri desteklemesi devlet eliyle ağa ve mirlerin halkı ezmesine yol açtı.
Diğer taraftan Irak’ta da Şeyh Mahmut Berzenci de Şeyh Sait gibi baskı ve sindirme ile karşı karşıya kaldı.
Osmanlı Devletinin parçalanması Ulus Devletlerin kurulmasına yol açtı demiştik, gerçekten de Türkiye bir Ulus Devlet ile yeniden inşa oldu. Suriye ise Fransız işgalinden sonra Arap Nasyonalizmi ile tanıştı. Irak da aynı şekilde İngiliz işgalinden sonra Arap Irkı üstünlüğüne dayanan BAAS rejimleri ile tanıştı.
Hem Irkçı hem de Sosyalist olan BAAS rejimleri aslında kendi içinde çelişen bir yönetim modeline sahip olmuşlardı. Aynı zamanda BAAS rejimleri babadan oğula geçen Oligarşik bir yönetim modeli de benimsemişlerdi.
Bu oligarşik yönetimler diğer Irklara baskı ve zulüm uyguladılar.
Irak’ın kuzeyinde yaşayan Kürtler ve Suriye’nin kuzeyinde yaşayan Kürtler ikinci sınıf muamelesi gördüler. Suriye’deki Kürtlerin kimlikleri ellerinden alınarak Kimliksiz yaşamaya mahkûm edildiler.
Kuzey Irak Kürt Coğrafyasında yaşayan Kürtler Baskıcı ve Irkçı BAAS rejimleri tarafından zulme uğrayınca Sosyalist Sovyetler Birliğinden medet umdular.
Oysaki onlara zulmü uygulayan BAAS rejimleri de Sosyalist idi ve Sosyalist Sovyetlerden destek alıyordu.
Bu çelişkinin nedeni Kürt Coğrafyasında yaşayan insanların dininden, kültüründen ve tarihinden uzaklaştırılmış olması idi.
Son yıllarda yaşanan olaylara bakıldığında halkından, dininden ve kültüründen uzaklaşmış insanlar görüyoruz. atalarından ve değerlerinden uzak nesillerle karşılaşınca yüzyıl öncesi yapılanların sonuca ulaştığını fark ediyoruz.
Sakalı görünce öldüren, kurban dağıtanı katleden insanlar nereden türedi demeyin çünkü hepsi bir çalışmanın sonucudur.
Emperyalizm çalışıyor ve her kim çalışıyorsa çalıştığının karşılığını da görecektir. Çalışmaların iyiye veya kötüye eğilimli olması da sonuç açısından bir şeyi değiştirmeyecektir.