Kürt hakları mı dediniz?

Kürt hakları mı dediniz?

Kürt halkının sanırım tarihte en çok sıkıntılarla karşılaştığı dönem Cumhuriyet Dönemi olsa gerek.

Bu dönemde genelde tüm halklar zulme uğrarken halkımız, hem dil ve hem de inanç yönünden katmerli zulüm gördü.

Dinleri yasaklanan Kürtler, bir de dillerinin yasaklanması ile en büyük asimilasyona uğradılar.

Devlet tarafından getirilen yasaklarla en az yüzde sekseni okur yazar olan halk, bir gece de ümmi yani cahil oldu.

Arap alfabesinin yasaklanması hem Osmanlıcayı, hem Kürtçeyi, hem Farsçayı hem de Arapçayı yok saydı.

Yıllarca medreselerde eğitim alan ve birkaç dil bilen Alimler cahil sayıldı.

İbadethaneler kapatıldı.

Birçoğu ahırlara hatta ve hatta dansöz oynatılan pavyonlara çevrildi.

Ezan, Türkçe okutulmaya başlandı. Kuranı Kerim’in okunup öğretilmesi suç haline getirildi. İslam dinini öğrenmek ve öğretmek yasaklandı.

İnsanların yaşam tarzlarına müdahale edildi. Bilhassa kadınlarımız üzerinde büyük oyunlar oynandı. Kılık ve kıyafetlere müdahale edildi. Erkekler şapka takmaya zorlandı. İnsanların inançlarına, gelenek ve göreneklerine göre giyinmeleri yasaklandı.

Kürt dili ve edebiyatı yasaklandı.

Kürtçe konuşmak, okumak yazmak suç sayıldı. Okullarda ve resmi dairelerde Kürtçe konuşmak yasaklandı. Kürt dili ile dergi, gazete çıkarmak, kitap basmak yasaklandı.

Bu zulümlere direnen dini rehber ve önderler, bölgenin Şeyhleri, alimleri, bilginleri sürüldü.

Öldürüldü.

Palolu Şeyh Said, Nehrili Şeyh Ubeydullah torunları, Bitlisli Şeyh Şemseddin, Süleymaniyeli Şeyh MahmudBerzenci, Barzanlı Şeyh Abduselam Barzani, Silvanlı Seyda Mele HuseynêKüçük, Haneli Salih BegêHêni, Bitlisli Şeyh Şemseddin, Hizanlı Molla Selim gibi dini önderler bu yapılanlara direnmelerini hayatlarıyla ödediler.

Aynı şekilde bölgenin ileri gelen Şeyhleri,  aydınları, molları, bu zulüm ve istibdat yönetimine karşı çıktılar. Bu kalkışmaların bedeli ağır oldu.

Kadın, çocuk, yaşlı genç, ayırımı yapılmaksızın büyük katliamlar yapıldı.

Dersim’de Zilan’da Ağrı’da Diyarbekir’de on binlerce insan öldürüldü.

Zamanın solcu halkçı iktidarı tarafından çıkarılan rapor ve kararnamelerle halk yurtlarından sürüldü.

Sürgünler, özellikle Kürtlerin hiç bulunmadığı yerlere nüfusun sadece üçte birini oluşturacak şekilde yük trenlerin esik ıştırılarak gönderildiler.

Oysa 2000’li yıllardan beri iktidarda bulunan Zatı Muhterem; iktidara geldiği günden beri Kürt sorunu için uğraşmış, çalışmış, çabalamış bir ÇÖZÜM SÜRECİ başlatmıştır.

Bu çalışmaların akabinde Kürt halkı olarak dilimizi konuşabiliyoruz.

Yazabiliyoruz. Kürtçe dergi,  gazete ve her türlü yayını basıp yayınlayabiliyoruz.

Hatta ve hatta devlet eliyle Alimlerimizin yasaklanmış Kürtçe kitapları bile basılıp yayınlanmaktadır.

Kürtçe türkü ve şarkılar, şerler, stranlar, lorinler, ağıtlar okunup söylenebiliyor.

Bizzat devletin radyo ve televizyonları Kürtçe yayınlar yapıyor, programlar düzenliyor ve serbest bir şekilde yayınlıyor. Üstelik yıkıcı ve bölücü propagandalar haricinde, özel radyo televizyonlar hiçbir engelle karşılaşmadan her türlü yayınını yapabiliyor. Her türlü Kürtçe basın yayın basılıp yayınlanabiliyor.

Devletin tüm okullarında Kürtçe okutuluyor, dersler verilebiliyor.

Kürtçe ders öğretmenleri görev yapabiliyor. Hatta ve hatta eğer istenilirse özel okullarda Kürt dili ile eğitim ve öğretim bile yapılabiliyor.

Ülkenin savaşa çekilmemesi şartıyla, bir değil binlerce Kürt Partisi kurulup seçimlere girilebilmektedir.

Halkın istediği kişiyi veya partiyi seçme ve kendi kendini yönetme imkanı vardır.

Şimdi hal bu iken, aklımızı başımıza alıp külahımızı önümüze koyalım, düşünüp taşınalım.

İki yönetim şeklini karşılaştırdığımızda acaba bunlardan hangisi Kürt Halkı için hizmet vermiştir?

Bundan önce Kürtlere her türlü baskı ve zulümleri reva görenler mi yoksa günümüz de Kürt halkını tanıyıp Kürt dilini serbest kılanlar mı?

Görünen o ki günümüz iktidarı ve Cumhurun Başkanı Kürt halkına hiç olmadığı kadar hak ve hukuk konusunda yardımcı olmuş, yasaklamaları kaldırmış, “tek millet” sloganı altında birlik ve beraberliğimiz için gayret göstermiştir.

Üstelik; eğer Kürt halkı için mücadele verdiğini iddia edenler tarafından önü kesilmeyip süreç zora sokulmamış olsaydı, yerel yönetimlerde söz sahibi olmak ve halkın kendini yönetmesini sağlamak daha kolay hale getirilebilecekti.

Şimdi halkımıza faydalı olan ile zarar vereni ayırt etme zamanıdır.

Bir asır boyunca Kürt halkını katleden, süren, öldüren, asimile eden, dil ve dinleri nedeniyle her türlü insani haklardan mahrum bırakan kimseleri mi yoksa Kürt halkını tanıyan dilini rahat ve özgür bir şekilde yaşamasına yardımcı olan bir lideri mi seçmeniz gerektiğini fark etme zamanıdır.

Vesselam...

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ