KURUMLAR İKTİDARIN ALEYHİNE Mİ ÇALIŞIYOR?

Cari iktidarın varlığının en önemli sebeplerinden birisi başörtüsü zulmüdür!

28 Şubat cuntasının en bariz icraatlarından olan başörtüsü zulmü, toplumun canına tak etmiş ve verdiği refleksle o cuntayı, onu destekleyenlerle beraber tarihin çöplüğüne gömmüştü.

Bu gömütlerin salasını da Recep Tayyip Erdoğan’a okutmuştu.

Recep Tayyip Erdoğan iktidara geldikten sonra, kademeli olarak bu ve benzeri yasaklar kalktı. Fakat bu yasakların gerisinde bıraktığı tahribat, yasakla birlikte kalkmadı.

Ortada koca bir enkaz vardı.

28 Şubat tanklarının üzerinden geçtiği kültürümüz, yaşam tarzımız, inanç ve alışkanlıklarımız kısmen enkaza dönmüştü. Bunun acilen tedavi ve rehabilite edilmesi gerekiyordu.

İlk dönemlerde bunun oldukça zor ve riskli olduğunu kimse inkar etmiyor. Ama artık çıraklık ve kalfalık dönemi bitti. Ustalık döneminde bile bu işe korkuyla yaklaşmak çok yanlış.

Yapılanları görmezden gelmiyoruz, çok iyi gelişmeler var, bunları taktir ediyoruz. Ama yeterli değil.

Daha çok çalışmalıyız. Toplumun geleceğinin önündeki en büyük tehlike, “inançsız gençliktir.” Bu gençliği irşat etmenin yolu da çocukluk ve gençliğin ilk evresidir. O evreyi kaçırdınız mı artık işiniz çok zor.

Bunları niye yazma gereği duydum?

Son dönemlerde bu bağlamda icra edilen bazı eylem ve söylemler, birilerinin provokasyonuyla, hemen cezalandırılma yoluna gidiliyor!

Şanlıurfa’da ki organizasyon da olduğu gibi.

Bir din kültürü öğretmeni, çocuklara örtünmeyi teşvik eden “kapanma partisi” yaptı diye okul yönetimiyle birlikte soruşturma geçirdi.

Siz din kültürü öğretmeninin ne partisi düzenlemesini bekliyordunuz?

Dini Müslüman olan bir toplumda, din öğretmeni, dinin emirlerinden birini teşvik ettiği için soruşturma geçirirse, bunda ciddi bir sıkıntı var demektir!

Her dersin kendine göre bazı gerekleri vardır. Öğretmen de bu gerekleri yerine getirmek ve öğrencileri o yönde yetiştirmek zorundadır.

Dans öğretmeni dans elbisesi, beden öğretmeni beden elbisesi, din öğretmeni din elbisesi giydirir ve teşvik eder.

Dine alerjisi olanları anlıyorum. İçinde din olan her şeye ve her çeşit dini objeye saldırırlar. Birileri öğrencileri dini kurallara yöneltti diye de saldırmaları çok doğaldır. Fıtratlarının gereğini yapıyorlar.

İktidar ve onun kurumları bunları niye kale alıp varlıklarının sebebi olan kuralları cezalandırma yoluna gidiyorlar?

Belki ortada verilen bir ceza yoktur diyeceksiniz. Zaten mevzuatta bunun cezai bir karşılığı olduğunu sanmıyorum. Ama soruşturma açmak bile bir ceza değil midir?

Hıııı, sakın bir daha yapmayın demek değil midir?

Bu yaptığınız doğru değil bunu başkası da örnek almasın, demek değil midir?

Başkasının bu konu da ki girişimlerini ve cesaretlerini kırmak, değil midir?

Ben olayı esefle kınıyorum.

Bir din öğretmeni, dinin gerektirdiği bir şeyi teşvik ettiği için soruşturma açan birimleri ve onlara sessiz kalan yetkilileri kınıyorum.

İktidarın varlık sebeplerinden biri de başörtüsüdür. Bugün ona karşı gelenlere şirin görünmek için göstermelik bile olsa adım atmanız, varlığınızı inkar etmeniz demektir. Bu inkar da size negatif olarak dönüş yapacaktır.

Hem siz meydanlara çıkıp başörtüsünü yaksanız bile laiklere yaranamazsınız.

Çünkü siz onların gözünde şeriatçısınız, kadehle poz verseniz, anıtkabirde yatsanız, onların kayığına binseniz, yine de size karşı olan fikirleri değişmez.

 

Size doğru, milim sapmaları olmaz.

Ama sizin mahalleden kesinlikle sapmalar olur. Varlık sebebinizi inkar ettiğiniz anda, size siz olduğunuz için oy verenler, sizi sevenler ve size destek verenler durumu sorgulayacaklardır.

Ustalık döneminin yaşandığı şu kritik süreçte, böyle basit yanlışların yapılmaması gerekir. Allah’ın emri olan düsturların, üç beş çakalın saldırısını bertaraf etmek için çiğnenmemesi veya esnetilmemesi gerekir.

Kimsenin oynamadığı, herkesin kendi olduğu yarınlar dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ