- 18-11-2018 16:29
- 15320
Pazartesiyi Salıya bağlayan gece hicrî takvimine göre Rebiulevelin on ikinci gecesidir.
Zaman içinde Ay'lar güzeldir ancak Rebiulevel ay'ı bir başka güzeldir. Bu ayın 12'ci gecesi ise bambaşka güzeldir.
Alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemın dünyaya teşrif ettiği gece işte bu gecedir.
ﻭَ ﻣَﺎ ﻣَﺪَﺣْﺖُ ﻣُﺤَﻤَّﺪًﺍ ﺑِﻤَﻘَﺎﻟَﺘِﻰ ٭ ﻭَ ﻟَﻜِﻦْ ﻣَﺪَﺣْﺖُ ﻣَﻘَﺎﻟَﺘِﻰ ﺑِﻤُﺤَﻤَّﺪٍ
''Ben sözlerim Muhammed'i (a.s.m.) övmüş, güzel göstermiş olmadım; aksine Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdan bahsetmekle sözlerimi güzelleştirmiş oldum.''
'Evet şu söz güzeldir. Fakat onu güzelleştiren , güzellerin güzeli olan evsaf-ı Muhammediyedir. (Sözler)
O (sas) tüm güzelliklerin membai, mazlumun ve kimsesizlerin yoldaşı olan bir Nebi idi.
Bedevi, kural tanımaz, kötülüklerden zevk alan bir topluluktan cahiliye adetlerini kaldıran ve şuan bile ulaşamadığı hakkları insanlığa yaşayarak/yaşatarak sunan "alemlere rahmet olarak gönderilen" son peygamberdi.
Allah, O'nu seçmiş, tebliğ görevini ona verecekti.
Bediüzzaman;
Madem yapan bilir, elbette bilen konuşur.
Madem konuşacak; elbette zîşuur ve zîfikir ve konuşmasını bilenlerle konuşacak.
Madem zîfikirle konuşacak; elbette zîşuurun içinde en cemiyetli ve şuuru küllî olan insan nev’iyle konuşacaktır.
Madem insan nev’iyle konuşacak; elbette insanlar içinde kàbil-i hitap ve mükemmel insan olanlarla konuşacak.
Madem en mükemmel ve istidadı en yüksek ve ahlâkı ulvî ve nev-i beşere muktedâ olacak olanlarla konuşacaktır. Elbette, dost ve düşmanın ittifakıyla, en yüksek istidatta ve en âli ahlâkta ve nev-i beşerin humsu ona iktidâ etmiş ve nısf-ı arz onun hükm-ü mânevîsi altına girmiş ve istikbal onun getirdiği nurun ziyasıyla bin üç yüz sene ışıklanmış ve beşerin nuranî kısmı ve ehl-i imanı mütemadiyen günde beş defa onunla tecdid-i biat edip ona dua-yı rahmet ve saadet edip ona medih ve muhabbet etmiş olan Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm ile konuşacak ve konuşmuş; ve resul yapacak ve yapmış; ve sair nev-i beşere rehber yapacak ve yapmıştır.(mektubat)
Tarih 571'ı, aylar Rebiulevelin 12 günün Pazartesi akşamı ve vakit sabaha yakındı, Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemın Şifa hatunun ebeliğinde dünyaya teşrif etmişti.
Bediüzzaman; "Evet nasılki hayat, bu kâinattan süzülmüş bir hülâsadır ve şuur ve his dahi, hayattan süzülmüş hayatın bir hülâsasıdır ve akıl dahi, şuurdan ve histen süzülmüş, şuurun bir hülâsasıdır ve ruh dahi, hayatın hâlis ve sâfi bir cevheri ve sabit ve müstakil zâtıdır. Öyle de, maddî ve manevî hayat-ı Muhammediye (A.S.M.) dahi; hayattan ve ruh-u kâinattan süzülmüş hülâsatü'l-hülâsadır ve risalet-i Muhammediye (A.S.M.) dahi kâinatın his ve şuur ve aklından süzülmüş en sâfi hülâsasıdır. Belki maddî ve manevî hayat-ı Muhammediye (A.S.M.) -âsârının şehadetiyle- hayat-ı kâinatın hayatıdır ve risalet-i Muhammediye (A.S.M.) şuur-u kâinatın şuurudur ve nurudur. (Sözler)
Babası abdulmutallip oğlu Abdullah annesi Vahep kızı Aminedir.
Sad yurdunda Halime onun süt annesi, altı yaşından sonra amcası ve Hz. Ali'nin babası Ebu Talib in evinde ve himayesinde büyümüştür.
Yirmi beş yaşında ilk evliliğini dul olan Hz. Hatice ile yapmıştır.
Bediüzzaman:
"Ve vahy-i Kur'an dahi, -hayatdar hakaikının şehadetiyle- hayat-ı kâinatın ruhudur ve şuur-u kâinatın aklıdır.
Evet, evet, evet!.. Eğer kâinattan risalet-i Muhammediye'nin (A.S.M.) nuru çıksa, gitse, kâinat vefat edecek. Eğer Kur'an gitse, kâinat divane olacak ve Küre-i Arz kafasını, aklını kaybedecek. Belki şuursuz kalmış olan başını, bir seyyareye çarpacak, bir kıyameti koparacak.(sözler)
Tarih hicri 611, O sallâllâhu aleyhi ve sellem yer Hira mağarasında yanlız ve kırk yaşında idi. Aylardan Ramazan ve 17. günüydü. ( İbn-i Sa’d, I, 194.)
Cebrâîl (a.s.) geldi ve Hazret-i Peygamber’e:
“–Oku!” dedi. (Alak 1-5)
O(sas) tebliğ görevini almış, kıyamete kadar varlığı Allah tarafından koruma altına alınmış olan Kur'an ayetlerinin ilki beşi ile donatılmıştır.
Bediüzzaman:
"Amma mu'cize-i kübra-i Ahmediye (A.S.M.) olan Kur'an-ı Mu'cizü'l-Beyan ise, talim-i esmanın hakikatına mufassalan mazhariyetini; hak ve hakikat olan ulûm ve fünunun doğru hedeflerini ve dünyevî, uhrevî kemalâtı ve saadâtı vâzıhan gösteriyor. (Sözler yirminci söz)