- 20-12-2016 22:34
- 12902
2016 yılının son günlerinde derin acılar yaşıyoruz. Peşin sıra patlayan bombalar, toprağa verilen gencecik bedenler yüreğimizi dağlıyor.
Her iki olayı da birbirini takip eden 2 Cumartesi günü yaşadık.
Önceki Cumartesi Beşiktaş Beleştepe, yeni adıyla Şehitler tepesinde futbol maçı için görev başında olan 36’sı polis 44 can yaşama veda etti, 166 kişi yaralandı.
Geçen Cumartesi günü ise Kayseri’de çarşı iznine çıkan askerleri taşıyan otobüse saldırı düzenlendi. 14 Şehit, 55 yaralı…
Her iki olayda can kaybımız 58…
Yaralı sayımız 221…
Bombalı araçlarla yapılan intihar saldırıları sadece İstanbul ve Kayseri’yi değil, tüm yurdu acı ve kedere boğdu.
Bu iki saldırıyı lanetliyorum.
Şehit olan polis, asker ve vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
***
Gerçekleştirilen saldırılarının amacı sadece polis ve asker öldürmek değil.
Temel hedef; iç karışıklıktır.
Kardeşi kardeşe kırdırmaktır.
Bu toprakları insansızlaştırıp emperyalistlere hazır hale getirmektir.
Türkiye’yi Suriye, Libya gibi ülkelerin konumuna getirmektir.
Oyun o kadar açık ne net ki…
Kan emiciler kartlarını açık oynuyor.
Millet olarak bu oyunlara gelmeyelim.
Her iki olayın amacı tahrik ve kışkırtmalara alan oluşturmaktı.
Birkaç yerde bir partinin binalarına saldırılar oldu, farklı olaylar cereyan etti. Ama genel olarak sağduyu galip geldi.
Güvenlik güçlerine düşen, provokasyon havarilerini tespit etmek ve adalete teslim etmektir.
***
Bu oyunları 1970’li yıllardan bu yana sıkça görüyoruz.
Binlerce canımız gitti. Alevi-Sünni, Kürt-Türk çatışmaları için yüzlerce büyük olay gerçekleştirilmedi mi? Üniversiteler üzerinden onlarca plan devreye koyulmadı mı?
Ama Allah’a şükür, sağduyumuz, inancımız, dualarımız ve kardeşlik duygularıyla ağır bedeller ödesek de hepsi bertaraf edildi. Belki, çok canımız yandı, çok insanımız yaşamından oldu. Ama bin yıllık kardeşlik bağları kopartılamadı.
Sünni-Alevi kardeşliğine, Türk- Kürt kardeşliğine pranga vurulamadı.
Bizi ayıramadılar, bizi birbirimize kırdıramadılar.
Kan emicilerin emelleri hayal olmaktan öteye gidemedi.
Yine gidemeyecek. Yine yaya kalacaklar.
Onlar kudurdukça inanıyorum ki; biz daha çok uyanacağız. Oyunlara gelmeyeceğiz ve kardeşlik duygularımızı daha da sağlam temellere oturtacağız.
***
Coğrafyamıza bakarak neler döndüğünü görmek zor değil…
İşte, Arap baharı…
2010 Yılında Tunus’ta demokrasi, özgürlük ve insan hakları talepleriyle başlayan, sonrasında Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Cezayir ve Ürdün ile devam eden halk hareketleri belki birkaç diktatörün gidişine vesile oldu ama ülkeleri kan gölüne çevirdi.
Arap baharı, Araplar için kan, ölüm kısacası cehenneme dönmüş vaziyette…
İşte, Suriye… İşte, Halep…
5 yılda 500 bin civarında insan öldü.
Milyonlarca mülteci var.
Açlık, sefalet, ölüm Suriye’nin kaderi haline geldi.
Suriye’deki insanlık dramından ders çıkaramıyor muyuz?
***
Suriye’deki iç savaşın başlangıcından bugüne yüz binlerce Suriyeli mülteci ülkemize sığındı.
Onlara kucak açtık. En azından ölüm korkusu yaşamıyorlar ve hayatta kalabilecek düzeyde destek oluyoruz.
Peki, Türkiye karışırsa bizi kim kabul edecek?
Ermenistan mı? İran mı? Irak mı? Suriye mi? Yunanistan mı? Bulgaristan mı? Gürcistan mı?
Bu gerçekler ışığında hareket edelim. Başka vatanımız yok. Sığınabilecek bir limanımız yok. Bu toprakların değerini bilelim. Birlik, bütünlük ve kardeşlik bağıyla kan emici emperyalistlerin tüm planlarını yüzlerine çarpalım.